pek konuşkan biri değildi. - İçine kapanık biriydi. | Open Subtitles | لم يكن يتحدث كثيراً لم يكن يتواصل مع أحد |
Onun hijyen konusunda ufak problemleri var! O hatta pek konuşkan değil! | Open Subtitles | يعاني من مشاكل في النظافة، وهو لا يتحدث كثيراً كذلك |
Hatunlar seksten sonra çok konuşur. Ama üzme sen kendini tabii. | Open Subtitles | الفتيات يتحدث كثيراً بعد الجنس , لا تقسو على نفسك |
İskoç bir adam, çok konuşur, genellikle dediklerinin tek kelimesini anlayamazsınız. | Open Subtitles | يتحدث كثيراً عادة لا يمكنك فهم كلمة مما يقول |
Ailesi hakkında Çok konuşuyor, değil mi? | Open Subtitles | إنه يتحدث كثيراً عن والديه ، أهذا ما في الأمر ؟ |
Çok konuşuyor, söyledikleri kimsenin umurunda değil. | Open Subtitles | يتحدث كثيراً ولا أحد يبالي لما يقوله |
pek konuşmuyor. Anterior krusiyat ligmanetini tedavi etmiştin. | Open Subtitles | لا يتحدث كثيراً أصلحت رباطه الصليبي |
O, biraz yavan belki, pek konuşkan da değil alçak gönüllü, kendi halinde herşeyiyle doğal, gösterişsiz bir adam. | Open Subtitles | انه ممل قليل ، ولا يتحدث كثيراً ... يبدو بسيطاً جداً في طريقه في عمله ... وفي كل شيء هو فقط رجل عادي |
Baban pek konuşkan sayılmaz, değil mi? | Open Subtitles | والدك لا يتحدث كثيراً أليس كذلك؟ |
Chester Hardwick pek konuşkan biri değildir. | Open Subtitles | شيستر هاردويك ) ؟ ) إنه لا يتحدث كثيراً في الواقــع |
pek konuşkan değil. | Open Subtitles | انه لا يتحدث كثيراً. |
- çok konuşur. | Open Subtitles | -إنه يتحدث كثيراً |
Çok konuşuyor, söyledikleri kimsenin umurunda değil. | Open Subtitles | يتحدث كثيراً ولا أحد يبالي لما يقوله |
Hızlı ve Çok konuşuyor. | Open Subtitles | هذا الشخص يتحدث كثيراً يتحدث كثيراً |
- Çok konuşuyor. | Open Subtitles | انه يتحدث كثيراً |
Arkadaşın tatlıymış, pek konuşmuyor ama. | Open Subtitles | صديقك لطيف، لا يتحدث كثيراً |
- pek konuşmuyor. | Open Subtitles | ـ إنه لا يتحدث كثيراً |