Eğer bir yöneticiyi takıma koyarsanız, anlamlı derecede daha iyi oluyorlar. | TED | إذا وضعت مديراً تنفيذياً. على رأس الفريق، يتحسن أداؤهم بصورة ملحوظة. |
Bu çocuğa alışmaya başladım ve her gün gittikçe daha iyi oluyor. | Open Subtitles | لكني لم أتعاون مع هذا الفتى الا للتو وهو يتحسن كل يوم |
İşler iyiye gitmeden evvel daha da kötüleşecek- bunu böyle bilin. | Open Subtitles | اعتقد ان الامر سيسوء اكثر قبل ان يتحسن شيء اعلموا ذلك. |
Yoksa bu düzelmeler dünyanın tüm mücadelelere rağmen daha iyiye gittiğine bir işaret mi? | TED | أم أن هذا التحسن هو علامة على أن العالم وبالرغم من كل آلامه، يتحسن حاله مع مرور الوقت؟ |
İyileşiyor, ama kalbin öyle bir şeyi atlattığında yaraların öyle sihir yapılmış gibi düzelmiyor. | Open Subtitles | هو يتحسن لكن عندما قلبك يمر بأمر كهذا الجروح لا تختفي بمفردها |
Ve işte. Onun daha iyi olacağını umarak ameliyat ettik. Bilmiyorduk. | TED | فهكذا كان. قد أجرينا العملية عليه آملين أن يتحسن. لم نكن نعلم. |
Tababet bizleri hayatta tutma konusunda daha iyi bir iş çıkarıyor. | TED | علم الطب يتحسن اداءه باستمرار لإبقائنا احياء. |
Biraz uzaklaşınca daha iyi olurum herhalde değil mi? | Open Subtitles | الأمر على الأرجح سوف يتحسن بوجود المسافات |
Hergün daha da iyiye gidiyor. Çok sevecen. Beni yaladı. | Open Subtitles | هو بخير ، هو بخير ، لقد بدأ يتحسن ، إنه حنونٌ جداً ، لقد لعقني |
Her gün daha iyiye gitti. Sadece biraz, ama daha iyi. | Open Subtitles | يتحسن كل يوم أكثر قليلاً جداً ولكن للأفضل |
Bu yüzden hasta olup iyileşiyor bu yüzden mavi oluyor, konuşamıyor sanki birinin bir şekilde yaşadığı bir şeyi o da yaşıyor gibi. | Open Subtitles | لهذا يمرض ثم يتحسن لهذا السبب تحول للأزرق ولم يستطع الكلام وكأنه يمر بتجربة.. قد مر بها شخص آخر بالفعل بشكل ما |
Düşündüğümden daha mızmız. İyileşiyor işte git gide. | Open Subtitles | كثير النحيب أكثر مما تخيلت، لا، إنه يتحسن |
O iyileşene kadar istediğin zaman bize akşam yemeğine gelebilirsin, tamam mı? | Open Subtitles | حين يتحسن , يمكنك حضور العشاء هنا فى أى وقت , إتفقنا؟ |
Zor bir karar. Dokusu düzeliyor, ama birden tersine dönebilir. | Open Subtitles | ذلك إحراج قاسٍ, أعني أن الزرع الجلدي مازال يتحسن, لكن.. |
Daha iyisi var. | Open Subtitles | الامر يتحسن في الاسبوع الذي كانوا ثلاثتهم |
Hava düzelene kadar onlarla bağlantı kuramayacağız. | Open Subtitles | سوف لا نستطيع التواصل معهم حتى يتحسن الطقس |
The Flamingo'daki gösteri gittikçe güzelleşiyor. | Open Subtitles | أراهن بأن برنامج فلامينغو يتحسن |
Yapabileceğimiz her şeyi yaptık ama henüz ekonomi düzelmedi. | Open Subtitles | لقد فعلنا ما بوسعنا, لكن الاقتصاد لم يتحسن. |
Ciddiyim, iyileşince uğrayın. Robert'in oğlu da burada. | Open Subtitles | أعني إنه بمجرد أن يتحسن أريدكم أن تأتوا .. |
Öğretmenlerin gelişme göstermeleri gereken yerleri teşhis etmek savaşın sadece yarısı. | TED | فتشخيص المجالات التي يحتاج المدرس أن يتحسن فيها ليست سوى نصف المعركة. |
Ve yetişkinlik döneminde de hiç iyileşme görülmüyor. | Open Subtitles | وهو لا يتحسن كثيراً خلال عقود عديدة من سن رشدك. |
Herşey düzelecek, ve kutu tekrar dolacak, bilirsin ya. | Open Subtitles | سوف يتحسن الحال سوف نملىء هذا الصندوق مرة اخرى, انت تعلم |
Çünkü o da senin gibi sadece iyileşmek istiyor. | Open Subtitles | لانه ايضاً مثلك , يريد ان يتحسن ويكون افضل |
Sadece çocuklarımın iyileşmesini istiyorum. | Open Subtitles | لا يهم. أريد فقط أن يتحسن الأطفال هذا كل شىء |