Bildiğiniz gibi, dün gece boyunca ve bugün ayaktakımı kalabalık, kâh şakıyıp, kâh böğüren patavatsız Mesihlerini dinlemek için köy yollarından adeta akıyor. | Open Subtitles | كما تعلمون ، طوال الليلة الماضية و اليوم إن الحشد المقدس الغير مغسول كان يتدفق من الطرق الريفية الخلفية |
Böylece, su yatağı iki sızdırmaz yatak katman arasında akıyor... ve su, üstteki katmanın basıncıyla akıyor. | Open Subtitles | وعلى ذلك فإن الماء قد توقف عن السير عند نقطة بين الطبقتين إن الماء يتدفق على الطبقة العلوية من المسار وتصبح تحت الضغط |
Kayaya doğru akan suyu düşünürsek, su sadece etrafından akıp gidecek. | TED | إذا فكرنا عن الماء الذي يتدفق نحو صخرة، سوف يتدفق حولها. |
Zamanın akışı, her saniye değişir. Senin sıcak küçük dünyanın tarihi yeniden yazılabilir. | Open Subtitles | الزمن يتدفق باستمرار ويمكن لعالمكم أن يتغير فى أى وقت |
Belki nefes almak için ciğerlerini kullanmak yerine kan akışını kullanıyorsun. | TED | ربما أنت تتنفس بما تملك من أوكسجين يتدفق عبر دمك عوضًا أن يتدفق عبر رئتيك. |
"Yeni ışığın üçüncü gününde Hasat vakti gelecek ve Efendi aralarında bir kere daha yürüdüğünde insanoğlunun kanı şarap gibi akacak." | Open Subtitles | ولكن في اليوم الثالث من النور الجديد سوف يأتي الحصاد .. عندما يتدفق دم الرجُل مثل النبيذ عندما يسير السيّد بينهم مرة أخري |
Garrett ile olan ilişkimi düzeltmede bana yardım et Dan ve ben de paranın doğru yöne doğru akmasını sağlayalım. | Open Subtitles | ساعدني على إصلاح علاقتي بغاريت، دان و أنا نجعل المال يتدفق بالإتجاه الصحيح من جديد. |
Eğer onu öldürmezsem, eğer kurtulur da damarlarında benim kanımın aktığını öğrenirse. | Open Subtitles | إذا لم أقتله وإذا عاش الروماني وأكتشف أن دمي يتدفق في عروقك |
Diyelimki saatte 3 kilometre hızla akıyor. | Open Subtitles | دعونا نتصور بأنه يتدفق بواقع ثلاثة كيلومترات في الساعة |
Gerçekten bu olay, şu anda içinde olduğum yer, kenarından kara deliğe akıyor. | Open Subtitles | أنا في الفضاء وهذا الركام الفضائي يتجه بالفعل نحو الثقب الأسود، الذي يتدفق عبر الحافة إلى الثقب الأسود. |
Buz parçaları nehri tıkamadı, serbest akıyor. | Open Subtitles | حمداً لله، لم تحجز كتل الجليد النهر، إنه يتدفق بحرية وتاريخ الإنهيار، |
Peki anlayış bizi süt ve bal akan o ülkeye götürecek mi? | Open Subtitles | لكن أسيقودنا التعاطف إلى الأرض التى يتدفق فيها اللبن و العسل ؟ |
Peki anlayış bizi süt ve bal akan o ülkeye götürecek mi? | Open Subtitles | لكن أسيقودنا التعاطف إلى الأرض التى يتدفق فيها اللبن و العسل ؟ |
Bu derede akan su, tıpkı insan vücudunda akan enerjiye benzer. | Open Subtitles | الماء يتدفق في هذا الجدول مثل الطاقة التي تتدفق في جسدك |
Ve vücudundaki kan akışı, çıkış yollarını ıslatmak için hızla hareket eder. | Open Subtitles | والدم فى جسدك يتدفق ويجعلق تصلين الى النشوة |
Bu uzun ırmağın akışını kontrol altında tutmak zordu. | Open Subtitles | انه من الصعب فهم الى أى مدى كان هذا النهر يتدفق |
Gerçekte olan ile elverişli hatıralarımız arasında akıp giden hırçın nehir. | TED | النهر الهائج الذي يتدفق بين ما حدث بالفعل وذكرياتنا المريحة. |
Ona öyle bir vuracaksın ki eti ve kanı birlikte akacak yoksa gördüğüm her zenciyi öldürürüm! | Open Subtitles | وقال انه سوف يضربها، حتى spricker - بشرتها واللحم والدم يتدفق من، وإلا أنا سوف تقتل كل زنجي! |
Patlak borudan daha hızlı su akmasını sağlayamayız ki. | Open Subtitles | ليس الأمر و كأن بوسعنا جعل أنبوب متهرىء يتدفق بسرعة. |
Eğer Roman yaşar da damarlarında benim kanımın aktığını öğrenirse Antonov kanından olduğunu öğrenirse seni de öldürene kadar durmaz. | Open Subtitles | وإذا عاش الروماني وأكتشف أن دمي يتدفق في عروقك ولديك دم أنتونوف لا شيء سيوقفه ، فإنه سوف يقتلك أيضا |
Gözlerinden, kollarından, göğüslerinden kan fışkırıyor. | Open Subtitles | الأمر مقزز، الدم يتدفق ..من الأعين، الأذرع، الصدر |
Diğer yandan, Stresli bir durumu aşılacak bir zorluk olarak görürseniz, kan kalbinize ve beyninize akar ve kısa ama enerji veren bir kortizol dalgası yaşarsınız. | TED | من ناحية أخرى، إذا كنت ترى حالة ما مرهقة بمثابة تحدي، فإن الدم يتدفق إلى قلبك وعقلك، بطريقة طبيعية، ولا يحس إلا بحقنة كورتيزول صغيرة منشطة. |
Eski güzel günlere göre. Hatırladın mı? Kaldırım olukları kırmızı akardı. | Open Subtitles | هل تتذكر تلك البالوعات التي يتدفق فيها الدماء، هل تتذكر ذلك؟ |
Senin vücudunda da tıpkı benimki gibi, keçinin kadim kanı dolaşıyor. | Open Subtitles | داخل جسمك, مثلي يتدفق دم العائلة |
Eva Peron gibi bir sermaye kimsenin elinde yoktu | Open Subtitles | لم يكن هناك صندوق مالي بمثل مؤسسة إيفا بيرون يتدفق, يتدفق, يتدفق يتدفق, يتدفق, يتدفق |
Güneş karları eritiyor ve sular uzun bir yol kat ederek tekrar okyanusa kavuşabilmek için yeniden akmaya başlıyor. | Open Subtitles | تذيب الشمس الجليد و يتدفق الماء في طريقه مرة أخرى ليبدأ رحلته الطويلة للعودة للمحيط |