Bireysel ölçekte, bir partiye bağlılık insanlara siyasi görüş edinme ve hemfikir oldukları politikaları destekleme şansı verir. | TED | على النطاق الفردي، يسمح الولاء الحزبي للناس بإنشاء هوية سياسية وبدعم السياسات التي يتفقون معها. |
Hepsinin hemfikir olduğu şey düz tarafının kesinlikle Mısır yapısı olduğu. | Open Subtitles | ولكن ما يتفقون عليه أن تصميمه الداخلي يشابه الأهرام المصريه |
Sürekli sizinle aynı fikirde olanları dinliyormuşsunuz gibi geldi mi? | TED | هل تشعر بأنك تستمع دائما إلى أشخاص يتفقون معك؟ |
Bunu bu şekilde söylüyorum çünkü bilmenizi isterim ki, her bilim insanı benimle aynı fikirde değil. | TED | أقولها بهذه الطريقة لأنه علي الاعتراف أمامكم أنه ليس كل العلماء يتفقون معي. |
Buna ek olarak zamanı da yarattığı konusunda anlaşamıyorlar. [ orta tempoda Caz müziği çalıyor ] | Open Subtitles | ولا يتفقون فيما إذا كان قد خلق الزمان |
Kemoterapi gören sıçanlara benziyorum. Bana kalırsa bir çok kadın bakımlı erkeklerin daha çekici göründüğü yönünde hemfikirdir. | Open Subtitles | حسناً، أعتقدُ أنّ مُعظم النساء يتفقون أنّ الرجل يبدُو مُثيراً عندما يكونُ حسن الهيأة. |
Evet ama söylediğin her şeye katılıyorlar. | Open Subtitles | أجل، لكن هم يتفقون مع كل شيء قلته. |
Bütün Mecnun'lar böyle bir kız görmediğine dair hemfikir. | Open Subtitles | كل العشاق يتفقون انهم لم يروا فتاة مثلها لم يروا ابدا فتاة مثلها |
Bütün Mecnun'lar böyle bir kız görmediğine dair hemfikir. | Open Subtitles | كل العشاق يتفقون انهم لم يروا فتاة مثلها لم يروا ابدا فتاة مثلها |
Görünüşe göre protestocu arkadaşımız da bizimle hemfikir. | Open Subtitles | يبدو بأن أصدقائنا المتظاهرين يتفقون معنا |
Kaç kişinin fikrini değiştirdiğini takip edebilsem muhtemelen daha dikkatli yazarım. Bunu, benimle hemfikir olan insanlardan "like"(beğen) alıp önyargılarını pekiştirmekteye tercih ederim. | TED | إذا استطعت تتبع عدد الناس الذين يغيّرون آرائهم، من المحتمل أن أكتب بعمق أكثر، أحاول فعل ذلك، بدلا من مناشدة الذين يتفقون معي بالفعل ويعجبهم لأنني فقط قمت بتأكيد تحيزاتهم. |
2050'de, dokuz milyar insan olacak -- tüm bilim adamları hemfikir. | TED | بحلول 2050، سيكون لدينا تسعة مليارات إنسان -- كل العلماء يتفقون على هذا. |
Doğruyu söylemek gerekirse, bu iddiaya asla inanmadım çünkü daha önce üç Amerikan başkanının birden aynı fikirde olduğu bir başka konu görmedim. | TED | ولأخبرك الحقيقة، لم تقنعني هذه الحجة بتاتاً، في جزء لأنني لم أرى ثلاثة رؤساء أمريكيين يتفقون على أي شئ كان في الماضي. |
Birçok kişi bizimle aynı fikirde olmayacaktır ama bence sen... korkunçsun. | Open Subtitles | الكثير من الناس لن يتفقون معي ولكني أعتقد بأنكِ مريعة -حقا؟ |
Diğerleri de benimle aynı fikirde, fakat çok katı bir kural altında büyüdük. | Open Subtitles | الكثير منا يتفقون معى ولكننا نشئنا على النظام الصارم |
Bu bana şu gerçeği düşündürtüyor; Amerika'da, Steve Bannon'la aynı fikirde olan pek çok insan olduğuna inanıyorum ama onlar fikirlerini açık söylemiyor ve Trump'a oy vermek onlara sessiz bir biçimde onaylama fırsatını verdi. | TED | وهذا أيضا يجعلني أفكر حول حقيقة أني أؤمن حقا بأن هناك الكثير في أميريكا من يتفقون مع ستيڤ بانون، ولكنهم قد لا يقولون ذلك على الملأ، ولذلك فتصويهم لـ ترامب يعطيهم الفرصة أن يتفقوا معها بصمت. |
Ne olmuş, demek ki dördü aynı fikirde değilmiş, hepsi bu. | Open Subtitles | انهم لا يتفقون. ذلك كل مافي الأمر |
Ya bir plan üzerinde anlaşamıyorlar ya da biri işleri batırdı. | Open Subtitles | إما لا يتفقون على خطة أو شخص ما أخطأ |
Neden anlaşamıyorlar ki? | Open Subtitles | لما لا يتفقون مع بعضهم ؟ |
En iyisi olduğuna çoğunluk hemfikirdir. | Open Subtitles | أعني، أغلب الناس يتفقون أنه كان الأفضل. |
LaRoche ve Ardiles'i öldüren kimse telefonlarımızı da onun dinlediğine katılıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يتفقون على أن من قتل (لاروش) و (ارديليس)، تصنت على هواتفنا. |