O da yaşadığı için, yaşadığım her şeyi anlıyor. | Open Subtitles | إنه يتفهم كل شئ مررت به لأنه مرّ به أيضاً |
Şunu bilmelisin ki son rakamların açıklanmasından sonra Beyaz Saray, başkan yarımcısının ne kadar zararlı olduğunu anlıyor. | Open Subtitles | تَحتاجُين لمعْرِفة أن البيت الأبيض يتفهم فقط كيف تبدو نائبة الرئيس سامة بعد هذه الأعدادِ الأخيرةِ. |
Seni öyle seviyordum ki, anlamasını sağlayabilirim sandım. | Open Subtitles | أحبك كثيرا،أعتقدت أن بإمكاني أن أجعله يتفهم. |
Bay Burski'yi tekrar görmeye dayanamayacağını söyle. anlayacaktır. | Open Subtitles | اخبريه انني لا يستطيع ان يرى بورشيسكي ثانية,سوف يتفهم |
Papa Hazretleri Haçlı Seferi'nde kafirlere karşı kazanmak istiyorsa yardımına ihtiyacı olacağını anladı. | Open Subtitles | قداسته يتفهم أن اذا كانت الحملة الصليبية فرصة للوقوف ضد الكفار سيحتاج لمساعدتك |
Konuşacak kimseniz yok, yaşadıklarınızı kimse anlamıyor. | Open Subtitles | تفتقدين الشخص الذي تتحدثين معه ولا أحد يتفهم ما تمرين به الآن |
Hayır, bunu anlamaz, ama bunun için endişelenmemize gerek yok... | Open Subtitles | لا , هو لن يتفهم لكن ليس علينا القلق من ذلك |
Ama dünyanın bunu anladığını sanmıyorum, utanç yüzünden. | TED | لا أعتقد أن العالم يتفهم ذلك بسبب العار. |
Kendimi kaptırdığım için üzgünüm ama bunu anlayabilecek tek dostumsun. | Open Subtitles | أسف انى بكيت بهذا الشكل . لكنك الصديق الوحيد الذى يتفهم ذلك |
Başkan, devlet dediğimiz şeyin böyle yürüdüğünü anlıyor. | Open Subtitles | الرئيس يتفهم ذلك بأنه الطريقة المثلى التي تعمل بها الحكومة |
Benjamin kadınları anlıyor olsaydı bunu bilirdi. | Open Subtitles | لو " بينجامين" علم بهذا الأمر سوف يتفهم أن النساء أفضل ليس أنت |
Bir doktor, o yüzden bunu anlıyor. | Open Subtitles | , هو طبيب أيضاً لذا هو يتفهم الوضع |
Öylesine narin ve zarif birinin benim gibi birini sevebilmesini sizin gibi birinin anlamasını beklemiyorum, ama ben... | Open Subtitles | ما كنت أتوقـّع من رجل مثلك أنّ يتفهم. كيف لتلكَ الجميلة الأنيقة ، أنّ تحب رجلاً مثلي ، لكن تلاقت قلوبنا. |
Ayrıca, bunun seni neden rahatsız ettiğini de anlamasını bekleme. | Open Subtitles | ولا تتوقعي منه أن يتفهم لماذا يزعجكِ ذلك |
Eminim tüm gerçekleri öğrenince anlayacaktır. | Open Subtitles | لكنه محبط لأننا لم ننسق معه أنا متأكد بأنه سوف يتفهم الوضع عندما تصله الحقائق |
Hazretleri eğer bu kafirlere karşı Haçlı Seferi'nin bir şansı olmasını istiyorsa, senin yardımına ihtiyaç duyduğunu anladı. | Open Subtitles | قداسته يتفهم أن اذا كانت الحملة الصليبية فرصة للوقوف ضد الكفار سيحتاج لمساعدتك |
- Anladım. Dediklerimi anlamıyor herhâlde. | Open Subtitles | أرى ذلك ، حسناً لا أعتقد أنه يتفهم الأمر |
Senato bir imparatorluğun nasıl yönetildiğinin detaylarını asla anlamaz. | Open Subtitles | مجلس الشيوخ لن يتفهم أبدا التفاصيل الخاصة بادارة امبراطورية |
Sanırım bana sarılıp beni anladığını söylemesini umuyordum. | Open Subtitles | أظن أنني كنت أتمني أن يحتضنني، و يخبرني انه يتفهم |
Çünkü bu kasabada, yaptığım şeyi neden yaptığımı anlayabilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | ولانك الرجل الوحيد في هذه البلدة الذي سوف يتفهم لماذا كان علي ان افعل ما فعلته |
Kayın pederim, kendine farklı bir yaşam kurman gerektiğini ilk anlayan adam olurdu. | Open Subtitles | حماي سيكون أول من يتفهم حاجتك لتعيش حياة منبوذة من الوسط الخارجي |
Böyle bir seçim yapmanın ne demek olduğunu bilen biriyim. | Open Subtitles | شخص يتفهم كيفية القيام بمثل هذا الإختيار. |
Zamanla düzelecek. Eminim herkes seni anlayışla karşılar. | Open Subtitles | أنتِ فقط تحتاجين للوقت أنا متأكد بأن الجميع يتفهم ذلك |
Sen büyüden yaratıldın bunu sadece büyüden yaratılan bir yaratık anlayabilir. | Open Subtitles | أنت من مخلوقات السحر ومخلوق السحر الوحيد الذي آمل أن يتفهم |
Üvey ailen ve herkes bunu anlar ama yalnızca bir süreliğine. | Open Subtitles | اعني انهم يتفهمون ذلك الأباء بالتبني الكل يتفهم... لبعض الوقت... |
Benim tanıdıklarım anlayamaz. Babam anlayamaz. | Open Subtitles | لن يتفهم أناسى ذلك ولن يتفهم والدى ذلك |
Çılgın çalışma saatlerini anlayacak biri varsa odur. | Open Subtitles | إذا كان هناك من يتفهم ساعات عملنا المجنونه سوف يكون هي |