Ne zaman mama versek kusuyor, öksürüyor ve rengi maviye dönüyor. | Open Subtitles | كلّما أطعمناه فانه يتقيّأ او يسعل ويزرقّ لونه |
Andavallardan biri hâlâ dışarıda kusuyor. | Open Subtitles | مبتدئ غبيّ لا يزال يتقيّأ بالخارج |
Anne, senin herif burada, sürtük gibi kusuyor! | Open Subtitles | أمّي، رجُلكِ هنا ! يتقيّأ كعاهرةٍ صغيرة |
Buraya gelirken, yolda bir sarhoşun kustuğunu gördüm. | Open Subtitles | في طريقي إلى هنا، رأيت رجلاً ثملاً يتقيّأ. |
Affedersiniz? Acaba Bay Farrow'a arabasının arka koltuğuna evsiz bir adamın kustuğunu gördüğümü söyler misiniz? | Open Subtitles | معذرةً، أيمكنكَ إخبار السيّد (فارو) بأنّي رأيتُ مشرّداً يتقيّأ في مقعد سيّارته الخلفي؟ |
Durmadan duvara çarpıyor, kurbağadan daha kötü şeyler kusuyordu. | Open Subtitles | رأيته يُضرب مرارا و تكرارا بالحائط و كأن يتقيّأ أشياء أسوء من ضفدع |
Arabası yoldan çıktıktan sonra bulduk. Bir tür zehir gibi bir şey kusuyordu. | Open Subtitles | وجدناه بعدما انحرفت سيارته عن الطريق لقد كان يتقيّأ نوعاً من السم |
Jane, gıda zehirlenmesi olduğundan dolayı kusuyormuş Brad de başka bir insanın kusmasını görmekten kusuyormuş. | Open Subtitles | (جين) تتقيّأ بسبب تسمّمٍ غذائيّ، و (براد) يتقيّأ لأنّه لا يستطيع رؤية آخرين يتقيّأون، |
- Kan kusuyor. | Open Subtitles | إنّه يتقيّأ دماً . |
Dennis'in, 3. bölümdeki notlarımı kusmasını isterdim. | Open Subtitles | أود من (دنيس) أن يتقيّأ على ملاحظاتي في الفصل الثالث |