Kendilerine, imkansız görünen bir şeyi başardıklarını kanıtlamak için yaparlar. | Open Subtitles | إنه لكي يثبتوا لأنفسهم أنه بإستطاعتهم تحقيق شيئاً يبدو مستحيلاً |
Ve kendilerini, hayatları boyunca tanıdıkları insanlarla çalışmaktan, etraflarını sarmalayan yabancılara kanıtlamak zorunda buldular. | TED | وبدلا من العمل مع أشخاص يعرفونهم طيلة حياتهم، أصبح يتوجب عليهم الآن ان يثبتوا أانفسهم ضمن جمع من الغرباء. |
Benim yaşımdaki erkekler hep bir şeyleri kanıtlamaya çalışırlar. Olgun erkekler gibi değiller. | Open Subtitles | الرجال الذين فى عمرى دائما يريدون أن يثبتوا شىء ما,وليس كالرجال الاكبر سننا |
Bütün olay bu, bizden daha zeki olduklarını kanıtlamaya çalışacaklar. | Open Subtitles | هذه هى الفكرة،يريدون أن يثبتوا أنهم أذكى منا |
Kurallara aykırı olmasından şüphelendiller, hatta hiçbir şey kanıtlayamadılar. Şuan izleme listesindeyim. | Open Subtitles | شكوا بتورطي بالأمر, إلا أنهم لم يثبتوا تورطي لذلك فهم يراقبونني جيدا منذ ذلك الوقت |
Bak, senin bana bir şey söylediğini kanıtlayamazlar. Kanıt gerekiyor. | Open Subtitles | لا يمكنهم أن يثبتوا أنك أخبرتني شيئاً يحتاجون إلى دليل |
Hammond'un, senin ısrarcı davetinle evine geldiğini kanıtlayabilirler. | Open Subtitles | انهم يستطيعوا ان يثبتوا ان هاموند قد حضر لمنزلك بناءا على دعوتك المُلّحة |
Organizasyonlar, fakirler için onların kendileri için yaptıklarından daha çok şey yaptıklarını kanıtlamak zorunda kalırlardı. | TED | سيكون على المنظمات أن يثبتوا أنهم يقدمون صنيعا للفقراء أكثر مما يقوم به الفقراء لأنفسهم. |
Hala hasta olduğumuzu bize kanıtlamak için yapıyorlar. | Open Subtitles | إن ذلك فقط لكى يثبتوا لنا أننا لا زلنا مريضات |
Bu adamlar zombileri dünyaya kanıtlamak istiyor. | Open Subtitles | يريد هؤلاء الناس أن يثبتوا للعالم أن الزومبي حقيقة |
Saygı değer olduklarını kanıtlamak ve izi taşımak için. | Open Subtitles | لكي يثبتوا أنهم أهل لحمل العلامه |
Casus olduğunuzu kanıtlamak, devlete düşüyor. | Open Subtitles | عليهم أن يثبتوا ذلك، أنّك جاسوس |
Sen tersine kanıtlamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | هم ايضا" يجب ان يثبتوا ذلك عليك |
Yüksek seviye hackerlar en iyisi olduklarını kanıtlamaya çalışır. | Open Subtitles | أترين، كل هؤلاء المخترقين عاليّ المستوى بالخارج يحاولون أن يثبتوا أنهم الأفضل |
Diğerleri hangi tarafta durduklarını kanıtlamaya çalışacakken hem de. | Open Subtitles | بينما الآخرين ما زالوا لم يثبتوا بأي جانب يقفون |
Böylece öğlen yemeği iki Bluth erkeğinin de ilgilendikleri kadına ilgilenmediklerini kanıtlamaya çalışmasıyla devam etti. | Open Subtitles | و هكذا استمر الغداء بكلا أولاد (بلوث) محاولين ان يثبتوا... أنهما ليسا مهتمين بالنساء الذين كانا مهتمين بهما |
Bir insanın evinden elini alamazsın. Hem daha kanıtlayamadılar zaten. | Open Subtitles | .لا يُمكنك أن تُصادر منزل الرجل بأيّ حال، إنهم لم يثبتوا هذا، أليس كذلك؟ |
Hayır, hiçbir şey kanıtlayamadılar. | Open Subtitles | أوه, لا. إنهم لم يثبتوا شيئاً |
Ama bunu kanıtlayamazlar. Ortada kanıt yok. | Open Subtitles | لكن لا يمكنهم أن يثبتوا هذا فهم لا يملكون أيّ دليل |
Ayrıca onlar psikiyatrisin ofisine girdiğimi kanıtlayabilirler. | Open Subtitles | ويستطيعون ايضا أي يثبتوا انني اقتحمت مكتب الطبيب النفسي |
Yumurtanın kolesterol içerdiği kanıtlanmış olmasına rağmen kan dolaşımındaki kolesterol seviyesini artırdığı kanıtlanmadı. | Open Subtitles | انسى ذلك ،عندما اكتشفوا ان البيض يحتوي على الكولسترول لم يثبتوا أنه يؤثر على معدله لدى الإنسان |