Ben birinci geldim, bu yüzden yanınızda oturuyorum. Arkadaşlarım sonuncu oldu, arkada köşede oturuyorlar. | Open Subtitles | مثلاً أنظر إليّ أجلس إلى جانبك لأنني حللت أولاً و صديقاي حلاّ أخيراً و يجلسان في الصف الأخير |
Ama kesinlikle eskisinden beş santim daha yakın oturuyorlar. | Open Subtitles | لكنها يجلسان أقرب لبعضها بإنشين على الأقل مما إعتادا عليه |
Karıkocanın karşılıklı oturup yediği, doğru dürüst bir öğle yemeği. | Open Subtitles | غداء ملائم لنا زوج و زوجة ، يجلسان بجانب بعضهما البعض |
İki tane haklarında yanlış karar verilmiş adam yan yana oturuyor. | Open Subtitles | رجلان مدانان بالخطأ يجلسان مباشرة بجانب بعضهم البعض |
Oradaki koltukta oturan bir baba oğul vardı. | TED | كان هناك أب مع ابنه كانا يجلسان على ذلك المقعد هناك. |
- Aynı koltukta oturmuş film izliyorlardı. | Open Subtitles | كانا يجلسان في نفس المقعد و يشاهدان فيلم. |
Eve döndüğümüzde, aynen bıraktığımız gibi oturuyorlardı. | Open Subtitles | عندما وصلنا إلى البيت كانا يجلسان حيث تركناهما |
İki küçük Kızılderili oğlan güneşte oturuyordu, biri kavruldu, geriye kaldı biri. | Open Subtitles | هنديان صغيران يجلسان تحت الشمس فشوى أحدهما فتبقى واحد |
Garip şey şu, yanyana oturmuyorlar. | Open Subtitles | ،الشيء الغريب هو أنهما لم يجلسان معاً |
Bir çiftçi ve reçber mutfakta oturuyorlarmış kahvaltı için hazırlanıyorlarmış, yulaf lapası ve süt. | Open Subtitles | هل سمعتم هذه القصة ؟ كان هناك مزارع ومساعده يجلسان في المطبخ يجهزان لتناول الإفطار وهو عصيدة و بعض الحليب، |
Evli değiller, yan yana oturuyorlar. Bu evlilerin yapacağı bir hareket değil. | Open Subtitles | كلا انهما يجلسان متجاوران و هذه ليست جلسة زوجين |
Sonra biri gelip kapımı çalıyor gelip buraya oturuyorlar ve bana "büyükanne" diyor. | Open Subtitles | ثمّطرقأحدهمبابي.. وهما يجلسان هناك ويناديني يا جدّتي |
Babamla annem, önceden tiksindikleri komşularla dost olmuş gibi oturuyorlar dışarıda. | Open Subtitles | امي وابي يجلسان في الخارج مع الجيران الذين اعتادوا ان يكرهوهم يتحدثون كما لو انهم افضل اصدقاء |
TEDTalk'umu burada duraklatmak istiyorum 10 saniye kadar, çünkü hayatta böyle bir şey yapabilmek için elinize fazla fırsat geçmez, ve ebeveynlerim en önde oturuyorlar. | TED | واريد ان اوقف محادثتي هنا في مؤتمر تيد .. ل 10 ثوان .. لاننا لا نحصل على فرصٍ كهذه عادة .. فوالدي يجلسان هنا في الصف الاول .. |
Onlar masum masum oturuyorlar... Sanki hiçbir şey yokmuş gibi. | Open Subtitles | يجلسان ببراءة كما لو أن شيئا لا يحدث |
Aynı kanepede oturup, kırk yılda bir iki kelam eden, karı koca gibiydik. | Open Subtitles | كالزوج وزوجته الذين يجلسان جنبا لجنب على الأريكه، لكنهما نادرا مايتكلما. |
İki çekici, ateşli kızın bir cuma akşamı evde oturup silahlarını cilalaması sana da yanlış gelmiyor mu? | Open Subtitles | هل الأمر لايبدو بصورة خاطئة لكى. فتاتان مثيرتان للغاية. يجلسان بالمنزل. |
Arka koltukta bir şeytan ve bir melek oturuyor. | Open Subtitles | الأمر هو أنه يوجد ملاك و شيطان يجلسان في المقعد الخلفي |
Darrin ve Samantha yatakta oturuyor. " | Open Subtitles | دارين" و"سامنتا" يجلسان" على الفراش |
Her tarafında televizyonlar var ve sandalyede oturan iki adam orada olanlar hakkında ellerindeki defterleri dolduruyorlarmış. | Open Subtitles | مليئة بشاشات التلفاز اثنان يجلسان على كراسي المشاهدة, وكتبوا الكراسات مع ملاحظات ماذا يحدث هنا |
Aman Tanrım haklısın, çok geç kalmışım. Koltukta oturmuş konuşuyorlar. | Open Subtitles | يا للهول، أنت محق، لقد تأخرت إنهما يجلسان على الأريكة ويتحادثان! |
Biliyorsun, bu akşam yemeğe çıktım ve orada ve orada gay çift vardı, karşımda oturuyorlardı. | Open Subtitles | حسنا تعرف انا كنت في عشاء باكر الليلة وكان هناك ثنائي مثلي يجلسان بجانبي |
O iki kişi ellerinde telefonlarıyla koltuğun iki yanında oturuyordu. | Open Subtitles | rlm; كان شخصين يجلسان rlm; على طرفيّ أريكة ويعبثان بهاتفيهما. |
Ve şu an bu barda oturmuyorlar. | Open Subtitles | الذين لا يجلسان في هذه الحانة. |
Yanlışsam düzeltin ama onlar yan yana oturuyorlarmış. | Open Subtitles | صحّحني إن كنت على خطأ، لكنما يجلسان بجوار بعض. |
Koltukları 1A ve 1B. | Open Subtitles | "يجلسان واحد على "أ" والآخر على "ب |