"يحبّ أن" - Translation from Arabic to Turkish

• seviyor
• sever

Adam ünlü olmayı seviyor. Herkes onun öldüğünü düşünüyor.
الرجل يحبّ أن يكون شهيراً الجميع يعتقد أنّه قد مات

Belalı kanun kaçkını travestiye çakmayı seviyor.
مجرمٌ قويّ يحبّ أن يقود دراجته مع فتاةٍ متحولة.

Kahvaltıda içki içmeyi seviyor.
يحبّ أن يضع الرم في فطوره بسلاسة.

Herkese laf kondurmayı sever, alıştım artık.
إنّه يحبّ أن يلعب على أوتار النّاس الحسّاسة، اعتدتُ على ذلك

Kendisini Kuş Tanrısı gibi hissettirdiği için, plajda martıları beslemeyi sever.
إنّه يحبّ أن يُطعم طيور النورس في البحر لأنّها تجعله يحسّ كطائر.

"Beni oraya götürmeyi seviyor ama randevu demekten hoşlanmıyor."
"هو يحبّ أن يأخذني هناك و لكنّه لا يحب تسميتها مواعدات"

- O Tavşan gibi hızlı ve düzüşmeyi çok seviyor
لأنة سريع وهو يحبّ أن ينكح.

Bence benliğine dadanmış tüm karanlığa rağmen Paul aile babası olmayı seviyor.
أعتقد أنّه بالرغم من السوداويّة التي تسيطر عليه، فإن (بول) يحبّ أن تكون له عائلة

Hazır olmayı mı seviyor?
يحبّ أن تكون مهيّئة؟

- Giymeyi çok seviyor.
ـ إنّه يحبّ أن يرتديها

Malûm, Tom benim almamı daha çok seviyor.
توم يحبّ أن أوصله، تعرف ذلك.

İnanmıyorum. Abartmayı çok seviyor.
-ربّاه، كم يحبّ أن يكون انفعاليًّا !

Her zamanki gibi geç. Görkemli giriş yapmayı sever.
إنّه يتأخـّر بالتأنّق، يحبّ أن يهلّ بمظهر جذّاب.

Evet millete patronluk taslamayı sever.
يحبّ أن يتأمّر على كلّ من حوله ولا ريب

Burada bırakmayı sever o.
أنه يحبّ أن يتركها هنا

Andy ne zaman içki içse, riskli sorular sormayı sever.
يحبّ أن يسأل مثل هذه الأسئلة

Doğru söyleyeni kim sever ki.
-الذي لا يحبّ أن يمنحنكَ الوقت