Yakın zamanda bulunan kavrulmuş balık ve etle kaplı 6 bin yıllık bir güvecin içinde de hardal bulundu. | TED | في الآونة الأخيرة، تم اكتشاف قدر عمره 6,000 سنة، يحتوي على أسماك متفحمة ولحوم، كما يحتوي أيضاً على الخردل. |
Üzgünüm bayan, ama menüdeki her şeyin içinde balık var. Peki ekmek? | Open Subtitles | آسف يا سيدتي ، لكن كل ما في القائمة يحتوي على السمك |
Okyanus dünyanın en geniş sıradağlarını, yani okyanus ortası sırtını içeriyor. | TED | يحتوي المحيط على أكبر سلاسل الجبال في العالم قمة منتصف المحيط. |
Böylece içerisinde çok küçük bulaşık teli parçaları olan asfalt elde edersiniz. | TED | حينها سنحصل على إسفلت يحتوي على قطع صغيرة من سلك الغسيل داخله |
Ben de aynı anda sizin evreninizi içeren bir kutu yarattım. | Open Subtitles | بينما أنا قمت بحماقة مماثلة و خَلقتُ الصندوق الذي يحتوي عالمك |
Üstünde çok fazla elma vardı. Dalı kesmem lazımdı ama açgözlülük ettim. | Open Subtitles | أَنا آسفة على هذا الفرع كان يحتوي على الكثير من التفاح عليه. |
Bir vücut haritasından ziyade, beyinlerinde bir davranış kütüphanesi vardır. | TED | فبدلاً من خريطة الجسم، يحتوي دماغ الرخويات على مخزون سلوكي. |
İçinde dağınık halde bulunan renkli camlar aynadan yansıyıp belli açılar oluşturuyor ve tüpün sonunda gördüğümüz şekilleri ortaya çıkarıyor. | Open Subtitles | يحتوي علي قطع من الزجاج الملوّن مُنعكس بمرايا في نفس الزوايا الذي يُشكّل أنماطاً عند النظر إليه من خلال الأنبوب |
Tamam, içinde melas ve insan dışı kan kalıntıları vardı. | Open Subtitles | حسناً إنه يحتوي على أثر من الدبس ودم غير بشري |
Çünkü şeytan sadece vücudu ele geçirmez, onun içinde de saklanabilir. | Open Subtitles | حتى لا يحتوي بالجسم وحسب, غير أنّ الشرّ قد يترصّد بداخله. |
Biramit çok fazla alüminyum içeriyor kaldırmak için 5 kişi yetiyor. | Open Subtitles | الهرم يحتوي على الكثير من الألمنيوم ، وسيتطلب 5 رجال ليرفعوه |
Jack, kırmızı bölüm savaş başlıklarının yerleri ve aktivasyon kodlarını içeriyor. | Open Subtitles | إنه الجزء الأحمر الذي يحتوي على مواقع الرؤوس النووية وشفرات تشغيلها |
Jack, kırmızı bölüm savaş başlıklarının yerleri ve aktivasyon kodlarını içeriyor. | Open Subtitles | إنها القسم الأحمر، الذي يحتوي على مواقع الرؤس النووية وشفرات تفعيلها |
Ve bu, sözcüklerdeki seslerin kusurlu bir temsiliyle sonuçlanır. Farklı boşluk sabiti olan bir mekanizma ile normal olmayan farklı bir strateji. | TED | وهذا يؤدي إلى خلل في تمثيل أصوات الكلمات ، غير طبيعي ، استراتيجية مختلفة، من قبل جهاز يحتوي على مساحات مختلفة ثابتة. |
Pekâlâ, üzerinde Avatar'ın kokusu olan herhangi bir şey var mı? | Open Subtitles | من لديه شيء يحتوي على رائحة الأفاتار ؟ لدي عصا آنـج |
Burada, bir sömürü içeren, bir resim dosyasının Hex yığınına bakıyorum. | TED | هنا انا انظر الى مكب الهكس لملف صورة الذي يحتوي على تهديد امني |
Deney kapsamında karşılaştığım her organizasyon için teknolojiyi de içeren yeni bir şema çizmek zorunda kaldım. | TED | ولذا لكل منظمة التقيت بها من أجل تجربتي، توجب علي أن أرسم مخططًا تنظيميًّا جديدًا يحتوي على التكنولوجيا. |
Orada fıçılar var. Bahse girerim ki en az birinde şarap vardır. | Open Subtitles | هذه البراميل هناك، أرهن إنه على الاقل واحد منها يحتوي على الخمر |
Bir tanesi gerçek Kont Drakula'dan artakalanların olduğu bir tabut. | Open Subtitles | واحد من هذه الصناديق يحتوي على بقايا جثة الكونت دراكولا |
Sivri bir iğneden enjekte edilen zehirin bulunduğu kesede, biter. | Open Subtitles | يوجد كيس يحتوي على سم يحقن على شكل لدغة شوكية. |
Onlara Gelecek Endüstrileri'nin mallarıyla dolu bir depoyu soymalarında yardım ettiğini söylediler. | Open Subtitles | لقد أخبرونا أنك ساعدتهم لسرقة مخزن يحتوي على ملكية خاصة لصناعات المستقبل |
O, sorularımızın cevaplarına sahip olabilecek, yaşayan bir biyoloji laboratuvarı. Bu cevaplar için biz de onun yaşama hakkını korumalıyız. | TED | إنها مختبر بيولوجي حي قد يحتوي على أجوبة على أسئلة قد نطرحها، لكن علينا التأكد من حماية حقها في العيش. |
Anne sütü bir bakıma mucizevi bir şey: bebek için besleyici ögeler içermesinin yanında yararlı mikroplar için de besin içerdiği görülüyor. | TED | حليب الأم نوع من المعجزات: بالإضافة إلى كونه يحتوي على مغذيات للطفل، يحوي المغذيات للميكروبات المفيدة أيضاً. |
Hayır, Shoaib, kırılacak birşey içermiyor. | Open Subtitles | لا ، شعيب ، أنه لا يحتوي على أي شيء يمكن أن يكون مكسور. |
Bu iki çelişen niteliği barındıran şeye de canlı diyoruz. | Open Subtitles | أي شيء يحتوي هذين الإثنين . تصبح قوة حية معارضة |
Bir çeşit düzenbazlık içerdiğini düşündüğümüz bu dosyayı bir bilgisayardan aldık. | Open Subtitles | هذه نسخة من ملف، قمنا ياستخراجه من كمبيوتر، ونعتقد بأنه يحتوي على بعض التدليس |