Depresif olmaya hakkım olduğunu düşünmüyordum. | TED | لم أعتقد بأنّه يحقّ لي أنْ أكون مكتئبة. |
Senin eroin kullanmanla ilgili benim fikir sahibi olma hakkım olmadığı gibi. | Open Subtitles | تماما كما لا يحقّ لي أن أحظى برأي حول تعاطيك |
- Hayır, seçme hakkın yok. Bedava yemek yiyeceksin. | Open Subtitles | لا يحقّ لك الإقتراح، ولكن يحقّ لك تناول وجبة مجانية |
Bana yaptığından sonra soru sormaya hakkın olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لستُ متأكّدة من أنّه يحقّ لكَ أن تطرح أسئلةً بعد ما فعلتَه بي |
Eğer tutuklu nakil esnasında kaçma teşebbüsünde bulunursa yetkililerin tutukluya ateş açma hakkı saklıdır. | Open Subtitles | ذاك الذي ينصّ على أنّه إن حاول سجين الفرار خلال عمليّة النقل فإنّه يحقّ للعميل المرافق إرداؤه في مؤخّر رأسه |
Bunların hiçbirine erişim hakkınız olmayacak. | Open Subtitles | سجلّات النسب لن يحقّ لكِ الوصول إلى أيّ منها |
Sessiz kalma hakkına sahipsiniz. Eğer sorgulandığınızda, bilip de söylemediğiniz bir şey olması takdirde mahkemedeki savunmanız zedelenecektir. | Open Subtitles | يحقّ لكِ الصمت، ولكنّ قد يؤثر على دفاعك عندما تمتنعين عن الإجابة في حال استجاوبك |
Bazı şeylerle oynamak bizim haddimize değil. Bazı şeyler ilahidir. | Open Subtitles | لا يحقّ لنا التّدخّل في بعض الأشياء، بل يحقّ ذلك للرّبّ فحسب. |
Diğer insanlar gibi benim de hakkım var. | Open Subtitles | .يحقّ لي ما يحق لهم .سبعة ليرات |
Beni soğuk kanlılıkla vuracaksan sanırım karşılığında ne alacağını bilmeye hakkım var kardeşim. | Open Subtitles | إن كنتَ ستطلق النار عليّ بدمٍ باردٍ يا أخي... أعتقد أنّه يحقّ لي أن أعرفَ علامَ ستحصل في المقابل |
Lanet olsun, dostum. Burada olmaya hakkım var. | Open Subtitles | يا للجحيم، يا رجل يحقّ لي أن أكون هنا |
Kullanma hakkım olmalı. | Open Subtitles | يحقّ لي استخدامها |
Vicdanlı biri olabilirsin ama bana ne yapmamı söylemeye hakkın yok. | Open Subtitles | قد تكون ضميراً حيّاً، لكن لا يحقّ لكَ أن تملي عليّ أفعالي. |
Bilgisayarıma gizlice girip onu çalmaya hakkın yok senin. | Open Subtitles | لا يحقّ لك استراق النظر لمحتوى حاسوبي فضلاً عن سرقته |
Bana yaptığından sonra soru sormaya hakkın olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لستُ متأكّدة من أنّه يحقّ لكَ أن تطرح أسئلةً بعد ما فعلتَه بي |
İşte nasıl davranacağımı söylemeye her türlü hakkın var ama evde ne yapacağımı söylemeye hiç hakkın yok. | Open Subtitles | لكَ الحقّ في أن تأمرني بما أفعل في العمل لكن لا يحقّ لكَ ذلك في المنزل |
Hepimizin ara sıra gerzeklik yapmaya hakkı vardır. | Open Subtitles | يحقّ لنا جميعاً التصرّف بحماقة بين الحين والآخر |
Jürinin dinlemeye hakkı var. | Open Subtitles | مازال يحقّ لهيئة المحكمة سماعه |
Oh, önemli değil. Herkesin bir tane hakkı var. | Open Subtitles | لابأس بذلك, كلّ يحقّ له التغيّب لمرّة. |
Hatta hiçbir şey yapma hakkınız yok. | Open Subtitles | لا يحقّ لكِ أن تفعلي أيّ شيء. |
Bunu yapmaya hakkınız yok. | Open Subtitles | لا يحقّ لك فعل ذلك. |
Öç alma hakkına da sahipsin. | Open Subtitles | أقول أنّه يحقّ لكِ بعض الإستحقاقات. |
Bazı şeylerle oynamak bizim haddimize değil. Bazı şeyler ilahidir. | Open Subtitles | لا يحقّ لنا التّدخّل في بعض الأشياء، بل يحقّ ذلك للرّبّ فحسب. |