Silahları sakladıkları sığınakın yakınına bir yakıt tankeri yanaştı. | Open Subtitles | لقد توقفت شاحنة وقود للتو بجانب المستودع حيث يخزنون الأسلحة |
İşin ilginci, burası çalıntı hapları sakladıkları yer. | Open Subtitles | الاحتمالات تقول، أن هذا حيث يخزنون حبوبهم المسروقة |
Mümkün değil. Bina askerlerle dolu. Çünkü binada silah depoluyorlar. | Open Subtitles | لا فائدة ترجى من ذلك فالمكان يعجّ بالجنود فهم يخزنون الأسلحة في المبنى |
Bunca insan yüzyılın kasırgası geliyor diye erzak depoluyorlar. Gerçekte ne olduğuna dair en ufak bir fikirleri yok. | Open Subtitles | أولئك القوم يخزنون احتياجاتهم تحسبًا لإعصار القرن، غير عالمين بما يحدث حقًا |
Aslında, Amerika'nın 'inin telefon görüşmelerini kaydediyor ve depoluyorlar. | Open Subtitles | هم في الحقيفة يسجلون و يخزنون 80بالمئة من المكالمات |
Ayrıca, bunları bir depoda saklıyorlar. | Open Subtitles | بجانب انهم يخزنون هذه الأشياء فى مخزن على الجليد |
Ayrıca, bunları bir depoda saklıyorlar. | Open Subtitles | بجانب انهم يخزنون هذه الأشياء فى مخزن على الجليد |
Plastikleri çatılarda depoluyorlar. | TED | فهم يخزنون البلاستيك على السطوح |
Bu aralar her şeyi sunucularda saklıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يخزنون كل شيء على المخدمات هذه الأيام |
Peki neden kayıtları fox-trots olarak etiketleyip saklıyorlar? | Open Subtitles | لكن لماذا يخزنون تسجيلات كـ"الفوكستروت "؟ |