Ona yardım etmek istiyorum ama bunu kabul etmiyor. | Open Subtitles | أريدُ أن أساعده لكن هو يرفضُ ذلك |
Tyler'ın vücudu daha fazla fosforu kabul etmiyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنّ جسمَ (تايلر) يرفضُ زيادة الفوسفور. |
Tyler'ın vücudu daha fazla fosforu kabul etmiyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنّ جسمَ (تايلر) يرفضُ الفوسفورَ الزائد. |
Çoğu Amerikalı, beyaz bahçe çitini ve içerisindeki, oldukça özelleştirilmiş türden yaşamı reddediyor ve bunun yerine dayanışma isteğiyle, köy yaşamına dönüyor. | TED | يرفضُ العديد من الأمريكيين السياج الخشبي الأبيض ونوع الحياة الخاصة للغاية التي تحدثُ داخله، ويطالبون بعودة حياة الريف، واستعادة الترابط بدلًا من ذلك. |
Polisler seni sorgulamak istiyor, yine de seni cinayete bulaştırmayı reddediyor. | Open Subtitles | لكنهُ يرفضُ أن يورِطَك بالجريمة |
Fitzhugh ayrılmayı reddediyor. Daha önce Kule'den kimseyi zorla tahliye etmedik. | Open Subtitles | (فيتزهف) يرفضُ الرحيل, لم نستخدم الإخلاء القسري في البرج من قبل |
Ryan denedim. Müdür reddediyor. | Open Subtitles | لقد حاولتُ يا (رايان) لكن الآمِر يرفضُ ذلك |
Tyler'ın vücudu fosfor emilimini reddediyor gibi. | Open Subtitles | يبدو أنّ جسمَ (تايلر) يرفضُ الفوسفورَ الزائد. |
Yakışıklılığın kodamanı olan bu kişi itirazını reddediyor. | Open Subtitles | زعيم الوسامة يرفضُ رفضكِ. |