"يسبق لها" - Translation from Arabic to Turkish

    • Eşi
        
    • görülmemiş
        
    • kadar hiç bu
        
    • eşsiz bir
        
    Doctor Grissom, Eşi görülmemiş bir başarıyla, hepsini tedavi etti. Open Subtitles الدكتور جريسوم عالجهم كلّ بنسبة نجاح لم يسبق لها مثيل.
    - dürüst olmak gerekirse - James Smithson adındaki... işe yaramazın acayip mirasını sözde ulusal değeri olan bir kuruma dönüştürmek için gösterdiği Eşi görülmemiş çabaları gözden geçirsin. Open Subtitles ليشحذ مقدرته التي لم يسبق لها نظير ليقلب معادلة التركة الغريبة هذه والتي لنكن صريحين, هي عبارة عن حفنة من المعتوهين
    Kzıl Deniz'de, Doğu Afrika'da, Maldivler'da, Filipinler'de bu tür problemlerin Eşi benzeri görüşmemiş oranda ortaya çıktığını görüyoruz. Open Subtitles البحر الأحمر شرق أفريقيا المالديف الفلبين نرى هذا النوع من المشاكل تظهر في نسبة لم يسبق لها مثيل
    Nollywood ayrıca Afrika'da daha önce hiç görülmemiş bir tür moderniteyi örneklemektedir. TED تجسد نوليوود أيضا نوعًا من الحداثة لم يسبق لها مثيل في أفريقيا
    "Ve genel kanı, şimdiye kadar hiç bu kadar iyi söylemediği yönündeydi" Open Subtitles و كان الإجماعَ على أنها لم يسبق لها الغناء بشكل أفضل"
    Kök hücreleri gerçekten bize hastalıkların kara kutusunu verdi ve bu eşsiz bir pencere. TED وفي الواقع أن الخلايا الجذعية قد أعطتنا الصندوق الاسود للأمراض، وهي نافذة لم يسبق لها مثيل.
    Görünüşe göre, kürkler Eşi görülmemiş şekilde yeniden moda olacak. Open Subtitles على مايبدو أن الفراء على وشك أن تعود عودة لم يسبق لها مثيل
    Toprağa sonuçları görmezden gelinen, Eşi görülmemiş ağır etkileri oldu. Open Subtitles لقد استطاعت من انتاج كمية لم يسبق لها مثيل على قطعة صغيرة من الأرض
    Ölüm duyurusunda diyor ki, "Walden Programlama gelecek nesil teknoloji sayesinde bir gün Eşi benzeri görülmemiş akıllı telefon tanıtımını yapacak." Open Subtitles رسالة النعي تقول أن والدن سيقوم بعد يوم عن أجهزة ذكية لم يسبق لها مثيل في الاستقبال شكرًا للجيل الجديد من التقنية
    Son 20 yılda bu gezegen insanlık tarihinde Eşi benzer görülmemiş bir şekilde birleşti. Open Subtitles خلال الـ20 سنة الماضية أصبح هذا الكوكب مُتّحداً بطريقة لم يسبق لها الحدوث بتاريخ البشرية من قبل
    Geçen hafta yapılan TED Ödülleri töreninde Bill Clinton şunları söyledi: "Bu durum Eşi benzeri görülmemiş, eşitlikten uzak, adaletsiz ve istikrarsız bir durumdur." TED في الأسبوع الماضي، قال بيل كلينتون في التجارة، هذا الوضع "لم يسبق لها مثيل وغير متكافئة وغير عادلة وغير مستقرة."
    Eşi görülmemiş bir sel felaketi yaşanmış ülkenin üçte birini etkilemiş, 300'den fazla insan ölmüş, ve yüz binlerce kişi geçim kaynağını kaybetmişti. TED كانت هناك فيضانات لم يسبق لها مثيل في البلاد، غطت نحو ثلث البلاد، و قتلت أكثر من 300 شخصا ، وأفقدت مئات الآلاف مصادر رزقهم.
    Eşi benzeri görülmemiş refah ve bolluk, fakat bu büyüme bize her zaman ihtiyacımız olanı da vermedi. TED حاله من الرخاء و الإزدهار لم يسبق لها مثيل , لكن هذا النمو لم بحقق لنا دائما إحتياجتنا .
    Bu yerin, Eşi görülmemiş yollarla tekrar keşfedilmesi için bu ameliyat uygulamasını ortaya atıyorum, ve siz bana iftira etmeyi tasarlayarak, bu işin tüm getirisini kendinize alıyorsunuz, olay bu değil mi? Open Subtitles أَجْلبُ إجراء جراحي الذي يُمْكِنُ أَنْ إعادة تَخترعُ هذه الممارسةِ عَلى نَحوٍ لم يسبق لها مثيل وأنت رجال يَعتقدونَ لم لا يَطْعنونَ بسمعتِي ويَأْخذُ كُلّ الإئتمان لَك، هَلْ بأنّه؟
    21. yüzyılda bize Eşi görülmemiş bir güç verecek güç evrensel bir medeniyet doğuracak bilimsel bilgi ve güven üzerine kurulu bir medeniyet ya da diğer tarafta; güç eşit olmayan şekilde dağılarak dünyada kaos ve anarşiye sebep olacak seçim bizim ; ve bu soruları tarşma zamanı geldi Open Subtitles سيمنحنا قوة لم يسبق لها مثيل في القرن الحادي والعشرون القوة على خلق حضارة كوكبية ،حضارة تعتمد على التطور والمعرفة العلمية والثقة
    Burada bir Titanik dolusu veri var şu an, benzeri görülmemiş. TED توجد لدينا الآن كمية هائلة من البيانات هناك، لم يسبق لها مثيل.
    Oh, da, da, da... "Ve genel kanı, şimdiye kadar hiç bu kadar iyi söylemediği yönündeydi" Open Subtitles "و كان الإجماعَ على أنها لم يسبق لها الغناء بشكل أفضل"
    İnanıyorum ki çocuğa karşı şiddeti sonlandırmak için bu nesilde eşsiz bir olanağımız var. TED أُؤمِن أننا نملك فرصة تاريخية لم يسبق لها مثيل في هذا الجيل لإنهاء العنف ضد الأطفال.
    Ama denemek için eşsiz bir fırsatımız var ve inanıyorum ki yetişkinler olarak bu aynı zamanda bizim bir görevimiz. TED لكن لدينا فرصة للمحاولة، لم يسبق لها مثيل. وأنا مؤمن أننا نحن كبالغين، نتحمل المسؤولية أيضاً للقيام بذلك.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more