Kordonun içinde, bize bunu doğru düzgün planlayacak kadar, zaman kazandıracak yemek var. | Open Subtitles | بالتأكيد هُنالك طعامٌ كافٍ داخل الحاجز الوقائيّ يسمح لنا بالتخطيط لهذا بشكلٍ صحيح |
İyi ki Wyatt bunlarla dolaşmamıza izin vermiyor. | Open Subtitles | من الجيد أن ويات لا يسمح لنا بحمل الاسلحة |
Silahlanmalısın. Evet, çok kötü, İngiltere'de silah taşımak yasak. | Open Subtitles | نعم ، شئ سيئ ألا يسمح لنا بحمل السلاح فى انجلترا |
Peruklar bize taklit kılıfına büründürerek kendimizle ilgili gerçek bir şeyi gösterme imkânı verir. | TED | الشعر المستعار يسمح لنا باستخدام التخفي الخاطئ لكي يظهروا شئ حقيقي عنهم |
Falza yayılma yok fakat, hayal gücümüz sahneyi tekrar oluşturmamıza izin veriyor. | Open Subtitles | لايوجد الكثير من النظريات لكن خيالنا يسمح لنا بمحاولة إعادة بناء المشهد |
Genlerim karışmış. Ama atalarıyla olan bağlarını koruyan kişiler var ve bunlar DNA sonuçlarını okumamıza olanak sağlıyor. | TED | لكن هناك من أبقى على صلته بأسلافه ما يسمح لنا بتأطير نتائج الحمض النووي. |
Babam, onu evde vurmamıza müsaade etmeyecek ama dışarı adım atana kadar bekle. | Open Subtitles | لن يسمح لنا والدنا أن نقتله فى المنزل ولكن أنتظر حتى يخرج |
Sonrasında genel skorlarını puanlamamızı sağlayan renk kodlu bir şablonumuz vardı. | TED | بعد ذلك نستعمل قالبًا ملونًا ما يسمح لنا بحساب نتيجتهم الكلية. |
Telefonları sadece hafta sonlarında kullanmamıza izin var. | Open Subtitles | نحن يسمح لنا فقط ان نستخدم الهواتف المحمولة في العطلة الاسبوعية |
Savcıdan yeni bir kamera için izin isteyelim hatta telefonu bulursak dinleme de yapabiliriz. | Open Subtitles | نطلب من المدّعي العام أن يسمح لنا بوضع أجهزة تنصّت ربّما حتى نتنصّت على هاتفهم إن استطعنا |
Yüzük, o yüzüğü takması gerekiyor. İçindeki izleme cihazı onu bulmamızı sağlayacak. | Open Subtitles | وذلك الخاتم يجب أن يرتديه دائماً به جهاز تعقب يسمح لنا بمراقبته |
İnsanlar Son Beşi alıp gitmemize asla izin vermeyecek. | Open Subtitles | لن يسمح لنا البشر ابداً بالخمسة النهائيين وبالذهاب معهم |
Ve bizim de o kaynaktan su çekmemize izin vermelidir. | Open Subtitles | فعلية ان يشاركنا بهم يجب أن يسمح لنا أن نستفيد منهم |
Dikkat bize beynin işlemsel kaynaklarını ilgi, seçme ve yönlendirme ile etrafımızdan ayırmamızı sağlar. | TED | يسمح لنا الانتباه أن نُلاحظ ونختار ونوجّه الموارد الحسابية للدماغ إلى فئة من كل تلك الخيارات المتاحة. |
Bu bize dikkatin algımız üzerindeki etkisini gösteriyor. | TED | يسمح لنا برؤية تأثير الانتباه على الإدراك. |
Diğer şeylerin yanı sıra bu bize yasa dışı şekilde alınan 1.4 milyon metreküp kütüğün yakalanmasına olanak tanıdı. | TED | هذا يسمح لنا, من خلال امور اخرى, من العثور على 1.4 مليون متر مكعب من جذوع الاشجار المأخوذة بشكل غير شرعي. |
Oyun durdurmamıza izin vermiyor. Yanılıyor muyum? Eğer bizle ya da bizsiz devam edecekse, en azından size yardım edebilirim. | Open Subtitles | يوجد شيء لن يسمح لنا باللعب إذاً فلنحاول أن نلعب معها |
Güvenlik görevlisi içeri girmemize izin vermiyor ve Elmas Kulesi'nin sahiplerinden bir açıklama gelmedi. | Open Subtitles | حارس الأمن لم يسمح لنا بالدخول وملاك البرج لم نحصل عليهم من أجل التعليق |
Burada kibrit yasak. | Open Subtitles | لا ,لا يسمح لنا بالإحتفاظ بأعواد الثقاب هنا |
Kristaller verilen belirli bir geçiş planına uygun şekilde programlanmışlardır, bu da tünel sistemini nasıl istiyorsak öyle kurmamıza izin verir. | Open Subtitles | البلورات مبرمجة بتخطيط معين لتعطينا هذه الأنفاق يسمح لنا بتنظيم هذه الأنفاق وفق ما نراه مناسبا |
Ve bu bizim kendi kendine montaj davranışını simule etmemize ve hangi parçaların ne zaman katlandığını optimize etmemize izin veriyor. | TED | وهذا يسمح لنا بمحاكاة سلوك التجميع الذاتي ومحاولة معرفة أيّة أجزاء تطوى و متى. |
İşim Amy'nin ilaçları için birikim yapmamıza olanak sağlıyor. | Open Subtitles | إن عملي هو ما يسمح لنا بالادخار من أجل الأدوية |
Dijital üretim bunu daha da etkili bir biçimde yapmamızı sağlıyor. | TED | يسمح لنا التصنيع الرقمي أيضًا بالقيام بذلك بشكل أكثر فعالية. |