bu kanepeni dört saat, kendini Üzgün hissettme, ve sonra dışarı çıkalım. | Open Subtitles | جالس على أريكتك لأربع ساعات يشعر بالأسف على نفسه وبعدها ينهار نائما |
Üzgün olduğunu söyledi ama geri adım atmıyordu. | Open Subtitles | قال أنّه يشعر بالأسف ولكنّه إستمرّ برمي الكرات |
Birileri bana acısın istiyorum. | Open Subtitles | أريد شخصا يشعر بالأسف نحوي |
Ama benim için üzülsün diye acıdığını söyledim ona. | Open Subtitles | قلت بأنه آلمني حتى يشعر بالأسف علي |
Kendisi için üzülmüyordu ve başkasının onun adına üzülmesi için hiçbir sebep yoktu. | Open Subtitles | 'وقال انه لا يشعر بالأسف لنفسه 'وهناك حقا أي سبب لأحد آخر أن يشعر بالأسف عليه. |
Ve sonra... Kimse haline üzülmüyor. | Open Subtitles | وهنا لا احد يشعر بالأسف عليه |
Kimsenin benim için üzülmesini istemiyorum! | Open Subtitles | أنا لا أريد من أى أحد أن يشعر بالأسف تجاهى، |
Ve bunu söyleyemediği için çok Üzgün. | Open Subtitles | وإنه يشعر بالأسف بأنه لم يقلها لك من قبل |
Doğum günümü kaçırdığı için Üzgün olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال انه يشعر بالأسف لأنه غاب عن عيد ميلادي |
Müvekkilim bu bilgiyi geç verdiği için pişman ve çok Üzgün. | Open Subtitles | يشعر موكلي بالندم لعدم تقديم هذه المعلومات من قبل ولهذا فهو يشعر بالأسف الشديد |
İçinden çok Üzgün. | Open Subtitles | في أعماق نفسه، إنه يشعر بالأسف الشديد. |
Üzgün olduğunu bilmenizi istedi. | Open Subtitles | أراد أن يقول ، انه يشعر بالأسف |
Çok Üzgün bir durumda. | Open Subtitles | يشعر بالأسف لما حدث |
Junior'a acısın diye mi? | Open Subtitles | إنه يشعر بالأسف لت (جونيور) |
Francis kendisi için üzülsün. | Open Subtitles | يجب على (فرانسيس) أن يشعر بالأسف على نفسه |
Aslında bu konuda üzülmesi gereken ben değilim, o. | Open Subtitles | اتعلمين ماذا؟ هو الذي يجب عليه ان يشعر بالأسف على ماحدث، ليس انا |
Kimse onlara için üzülmüyor. | Open Subtitles | لا أحد يشعر بالأسف عليهم |
Kimsenin benim için üzülmesini beklemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد اي أحد أن يشعر بالأسف إتجاهي. |