"يصلح" - Translation from Arabic to Turkish

• uygun
• tamir ediyor
• işe
• düzeltmez
• düzeltmeyecek
• yaramaz
• iş
• onarıyor
• olmaz
• düzeltir
• düzeltmeye
• düzeltecek
• düzeltmesini
• düzeltebilir
• tamir ediyordu

Sağlık Kurumuna göre, bu daire insan yaşamına uygun değil.
وفقا لهيئة الصحة فإن هذا الدور لا يصلح للسكن الآدمي

Yani, kusurlarını gidermek için uygun bir evlilik yapması gerek.
لذا هي بحاجة لزواج ملائم لكي يصلح ما قامت به

Benim babam aptal kadınlar tarafından kullanılan arabaları tamir ediyor.
أبي يصلح السيارات التي تقودها النساء الحمقاوات

Bu fizikte işe yarar. Bu jeolojide işe yarar.
هذا يصلح في الفيزياء. يصلح في الجيولوجيا.

Eşyalarını vermek çok cömertçe, ama babanın yediği haltı düzeltmez.
منح أشيائك كرم كبير منك يا فتى ولكنه لن يصلح الفوضى التى سببها والدك

Ve bunları unutturman bunu düzeltmeyecek. Asıl yanlışı düzeltmeyecek.
و جعلي أنس لنّ يصلح الأمر، لن يصلح أمراً خاطئاً بالفعل.

Altın, mücevher ve diş yapımı dışında bir işe yaramaz.
لا يصلح الذهب لشئ عدا صنع المجوهرات والأسنان الذهبية

Ancak Machiavelli hakkında bildiklerimiz bu resme uygun olmayabilir.
ولكن ما نعرفه عن مكيافيلي قد لا يصلح هذه الصورة.

Bugün size uygun fiyatlı, teknolojiyle erişilen, anaokuluna hazırlayan ve evde yapılan bir programdan bahsedeceğim.
اليوم، أود التحدث عن برنامجٍ تعليمي رخيص و متطور ومناسب لسن الروضة يصلح للتعليم المنزلي.

Hayır, yapın uygun değil. Sen iyisimi kamyonet sürmeye devam et
كلا ، جسدك لا يصلح ، من الأفضل البقاء خلف مقود الشاحنة

- Buraya gömülmeye uygun değil diyorlar.
لماذا ؟ أنهم يقولون أنه لا يصلح للدفن هنا ماذا ؟

Araba tamir ediyor, gitar çalıyor ve şarkı söylüyor.
إنه يصلح سيارات ، ويعزف الجيتار ويمكنه الغناء

Hastaneyi yönetirken herkese beceriksiz olduğunu söylemek durumu düzeltmez.
السير في المستشفى وإخبار الجميع أنهم غير كفئين لن يصلح هذه الحالة.

Çok tehlikeli şeyler yapmak Elsa'yla aramda olanı düzeltmeyecek.
نعم ، ما تفعله خطير جداً و لن يصلح ما حدث بيني و بين إلسا

Sığır. İşe yaramaz şey.
لا يصلح لشيء، شاب لا جدوى منه آلة بلا جدوى

Tabi ki, bu aileden iş yerine, ilişkilere kadar hayatın her alanında geçerlidir.
بالطبع، هذا يصلح في كل مجالات الحياة، من العائلة إلى مكان العمل وحتى علاقاتنا.

CCS harika bir program Hendrick. Charlie park yapıyor ve yolları onarıyor...
CCC برنامج عظيم هندريك , تشارلي يبني ميادين و يصلح طرقات

Ondan da bir tutam, ondan da bir tutam filan olmaz.
ولا يصلح أن تضعى شيئاً من هذا على شئ من ذاك

Bu işi o düzeltir.
والآن دعنا نذهب لإيجاد الرقيب وندعه يصلح الأمر، بمقدوره إصلاح الأمر

Bir yıldır düzeltmeye çalışıyor. Herhalde 25.000 dolar harcamıştır.
إنه هناك منذ عام يصلح ذاك المكان لابد أنه أنفق 25.000 دولار.

-Nasıl düzeltecek burda değilse ?
ولكن كيف يصلح المكابح والقطار لا يمكنه أن يقف؟

Git oraya ve Tony'ye bunu düzeltmesini söyle yoksa yarın gece buna devam edemem.
اذهب واخبر توني ان يصلح الصوت والا لن اصعد ليلة الغد

İstese hayatımı düzeltebilir, ama O işkence edip kıvranışımı izliyor.
هو يُمْكِنُ أَنْ يصلح حياتَي إذا أرادَ لَكنَّه يُفضّلُ أَنْ يَتخلّصَ من لوامسِي ويُراقبُني أَتلوّى

Bir keresinde babam garajda arabayı tamir ediyordu.
ذات مرة ، كان أبي في المرأب يصلح السيارة