Ancak normal insanlar, seni dinlemek zorunda değil. Konuşacağına vursana şuna! | Open Subtitles | والناس الطبيعيين لا يضطرون إلى الإستماع إليك |
Hepsi benden kaçıp gizlenmek zorunda şimdi. | Open Subtitles | سوف يضطرون إلى الهروب والإختباء، أليس كذلك؟ |
Bu yaşta buna katlanmak zorunda değilim. | Open Subtitles | وفي عمري ، أنا لا يضطرون إلى الوقوف على ذلك. |
Erkeklerimiz Belçika'da kendileri yıkamak zorunda kalacaklar. | Open Subtitles | رجالنا سوف يضطرون إلى غسلها بأنفسهم في بلجيكا |
Diyabet hastalarının her yemekten sonra insülin kullanmak zorunda kalmadığı bir dünya hayal edin, çünkü onlara kendi başlarına insülin üretmelerini sağlayacak sağlıklı pankreas hücreleri nakledebileceğiz. | TED | تخيلوا عالمًا حيث مرضى السكري لا يضطرون إلى الاعتماد على الأنسولين بعد كل وجبة لأننا نستطيع تزويدهم بخلايا بنكرياس سليمة يمكن أن تنتج الأنسولين بنفسها. |
Ve bunu yaptıklarında, tekrar karşılaşmak zorunda olacaklar. | Open Subtitles | و عندما يفعلون ذلك سوف يضطرون إلى مقابلة بعضهم مرة أخرى -وجه لوجه |
Herhâlde kesmek zorunda kalacaklar. | Open Subtitles | ربما يضطرون إلى البتر |