Tabii ki ne kadar araştırmacı olursanız olun yiyecek bulmanız garanti değildir. | Open Subtitles | ولكن وببساطة , فإن كونك فضوليا لا يضمن انك ستجد وجبة مثالية |
CA: Amerikan bayrağı altındasınız şu an ve Amerikan anayasası kişilik hak ve özgürlüklerini garanti eder. | TED | كريس : انت تجلس هناك بجوار العلم الامريكي, والدستور الامريكي يضمن الحمايه من التفتيش و الحجز غير القانوني. |
Ama hayatta olacağınız koşulları garanti etmiyor. | TED | ولكن هذا لا يضمن لك ما الأوضاع التي ستعيش بها. |
Yani kendi hayatlarımız içinde devamlılık garantisi veren bir sisteme sahibiz.Ben buna günden güne yaşadığımız | TED | لذلك لدينا نظام مدمج داخل حياتنا يضمن شيئا من الاستمرارية. |
Sanırım köstebek kimseyle irtibata geçmediğimizi garantiye almak istedi. | Open Subtitles | أظن إن الجاسوس أراد ان يضمن إننا لن نتصل بأحدٍ |
Her iki durumda da, sınırlamalar her amaca ulaştığımızı garanti etmek için karar verme sürecimize rehberlik eder. | TED | في كلتا الحالتين، هذه القيود ترشدنا الى صنع قرار يضمن تحقيق هدفنا. |
Ama biliyoruz ki retrovirüs-karşıtı terapi annenin bebeğe virüsü aktarmayacağını neredeyse garanti edebiliyor. | TED | لكننا نعلم أيضاً أن العلاج مضاد الفيروسات يمكنه أن يضمن تقريبا أن الأم لن تنقل الفيروس للجنين. |
Kadınların varlığı da, kadınların genel temsilinde bir yükselişi hiçbir şekilde garanti edemez. | TED | ووجود النساء بحد ذاته لا يضمن زيادة في التمثيل العام للنساء. |
Onun öldürülmeyeceğine garanti verebilir misin? | Open Subtitles | هل هذا يضمن أنها لن تقتل على ايه حال؟ أنت تعلم رازا. |
Dün akşam deli gibiydin, ama bu sabah da deli olacağını garanti etmiyordu. | Open Subtitles | كونك كنت غاضباً بالأمس لا يضمن بأنك ستظل غاضباً في الصباح |
Ne tür bir garanti veriyorsunuz çıkarıldığında yok edeceğinize dair? | Open Subtitles | ما الذي يضمن لى إنك عندما تخرجه .. ستدمره؟ |
Peki size süt kutularını bir daha asla açmamanızı garanti eden yepyeni bir ürün var desem? | Open Subtitles | ماذا إذا أخبرتك أنه يوجد منتج جديد يضمن أنك لن تضطر إلي فتح علب اللبن الكارتونية ثانية ؟ |
Arada sırada elmaya da isabet ettiriyor ama elindeki titremeyle hedefi vurabileceğinin garantisi yok. | TED | وتمكن أحيانًا من إصابة التفاحة ولكن مع رعشة يده، لا شيء يضمن له إصابة الهدف. |
Açık tabut cenaze töreni garantisi verir, aksi taktirde bir sonraki bedava. | Open Subtitles | جيد جدا، فإنه يضمن لكم نعش مفتوح والميت القادم سيكون مجانا دين! |
Onun nasıl çalıştığını birilerinin çözebileceğinin garantisi yok. | Open Subtitles | ليس هناك ما يضمن أن أي شخص سوف يستطيع إكتشاف كيف عملها |
Kesinlikle ve bu güzel şeyler bazı teknolojik gelişmeleri garantiye alır. | Open Subtitles | صحيح , وهذا يضمن الى حد كبير بعض التقدم التكنولوجي الجميله جدا |
Birkaç maliyet düşürücü önlem aldım ve bunlara yeni döşekler de dahil ki bunların senin bütçende olmadığını farkettim. | Open Subtitles | لقد قمت ببعض القرارات التوفيريه الأخرى بنفسي وهذا يضمن المفارش الجديده والتي لاحظت بأنها لم تسجل بميزانيتك |
Atış alanın yok, seni 1. kaleye yürüteceği kesin. | Open Subtitles | انظر ، أنت لم تقم بأي ضربة لذا فهو يضمن هزيمتك |
Bu durumda Atlantik Ticaret Bankası, yüzme havuzunun güvenliğini sağlamadan ve çocuklar için bir tehlike oluşturmadığından emin olmalıdır. | Open Subtitles | وفي هذا الحالة المالك هو بنك أتلانتك التجاري أن يؤمن سلامة المسبح وأن يضمن ألا يكون خطرًا على الأطفال |
Bu, her bir yaratığın, genetik verilerini, ilerideki nesillere aktarmasını sağlar. | Open Subtitles | هذا يضمن أن كل كائن حي يستطيع تمرير معلوماته الوراثية إلى الأجيال المستقبلية |
Böyle bir yol yok. Eyaletin kefalet yasası sanığın duruşmalara gelmesini garantiler. | Open Subtitles | قانون الكفالة بالولاية يضمن حضور المتهم عند المحاكمة |
Ama belki de kaçışını garantilemek istedi. | Open Subtitles | .لكن,ربما فعلا هو أراد أن يضمن خروج المشتبه به |
garantili Ayart ve Yok et kitabınızla... istediğiniz kadını bir anda kendinden geçirir... onu kısa sürede elde edersiniz. | Open Subtitles | الإغراء و التدمير يضمن إعادة النقود لك في حالة الفشل إن لم يضعك في حالة نشوة ستجعلك تحظى بأي فتاة تريدها |
Farkındayım ama anlamalısın, serum dürüstlüğü garantiliyor, işbirliğini değil. | Open Subtitles | أنا أدرك ذلك، لكنيجبعليكأنتفهم ، المصل يضمن الحقيقة، وليس التعاون. |
Havalı bir araban olması elini sütyenine daldırmanı garantilemez. | Open Subtitles | صعودها في سيارتك لن يضمن لك بأن يديك ستقترب من حمالة صدرها |
Çoğu medeni ülkenin, hemen hemen herkes için sağlık hizmetini garantileyen milli sağlık programları var. | Open Subtitles | لدى غالبيّة البلدان المتحضّرة برنامج وطني للرعاية الصحّيّة الذي يضمن الرعاية الصحّيّة لعدد كبير من الناس. |
Hızla kıyafet değiştirip cinayet anında başka yerde olduğuna dair mazeretini güvence altına almak için. | Open Subtitles | كان بإمكانه أن يلبس ملابسه بسرعة حتى يضمن لنفسه حجة غياب |
Kimse onu yeniden eğitip tamamen güvenli bir hale getiremez. | Open Subtitles | لا يمكن لأحد اعادة تأهيله بحيث يضمن لكي ان لا يهاجم احد 100%. |