karşı olduğu bir şeyi yapamayız, özellikle de bütün gemiyi riske atıyorsa. | Open Subtitles | لايمكننا فعل شيء يعارضه خصوصاً عندما يضع الاسطول كله فى مخاطرة |
Ona karşı çıkan herkes devlet düşmanı ilan edildi. Hapse atıldılar ve kanunlara dayanarak mallarına el koydular. | Open Subtitles | كلّ من يعارضه يُعلن عدوّاً للدولة ويأمر بسجنهم وبموجب القانون ، يصادر ممتلكاتهم |
Ona karşı çıkan herkes devlet düşmanı ilan edildi. | Open Subtitles | كلّ من يعارضه أعلن أنّه عدو للدولة وقام بسجنهم |
Görevimiz, tanrımıza karşı gelen... aptallar son bulana kadar onları yok etmektir. | Open Subtitles | ! مهمتنا هي أن نقضي على كل مَن يعارضه ونجلبَ اليأس لهم أجمعين |
Çünkü Tanrı'nın karşı olduğu bir şey için dua edemem. | Open Subtitles | -لأنّه لا يمكنني الدعاء لشيء يعارضه الله |
Sadece tutsakları değil ona kim karşı gelirse. | Open Subtitles | ليس فقط السجناء، أيّ واحد يعارضه |
Ama en azından neyle karşı karşıya olduğunu anlıyordu. | Open Subtitles | ولكن على الأقل كان يفهم الذي يعارضه |
karşı koymayan birine karşı ilgisini hemen yitirir. | Open Subtitles | يفقد الإهتمام إن لم يكن هناك شخص يعارضه |
Valentine ona karşı gelen tüm Gölge Avcıları'nı yok etmekle tehdit etti. | Open Subtitles | فلانتين" هدد بالقضاء" على أي صائدي ظل يعارضه |
Kralın neden buna karşı çıktığını anlayamıyorum. | Open Subtitles | لا أعرف لماذا يعارضه الملك |