Kimse kendi yüzünü bu kadar büyük görmeye alışık değil. | TED | لم يعتد أحد أن يرى وجهه بهذا الحجم الكبير. |
Saha görevine alışık olmayan biri için şoke edici. | Open Subtitles | الإصابة تكون سيّئة لشخصٍ لم يعتد العمل الميدانيّ |
Baskı görmeye alışık değil. | Open Subtitles | لكته لم يعتد على الـتأثر بالضغوطات |
Henry, ah özür dilerim. Henry bu evde birilerini görmeye alışık değildir. | Open Subtitles | آسف, ولكن "هنري" لم يعتد رؤية أناس في المنزل |
O kaybetmeye, hele büyük bir yarışı kaybetmeye alışık olmayan bir adam ve Michigan'lı seçmenler açıkça şöyle dedi, | Open Subtitles | هذا الرجل لم يعتد على الخسارة خاصة وإن كان شيئاً مهماً كهذا وكأن لسان حال ناخبي "ميتشغن" يقول "جيفري،كنا سندعمك إن كنت في دعوى قضائية |
Sadece kötü adamlarla çalışmaya pek alışık değil. | Open Subtitles | لمْ يعتد مرافقة الأشرار و حسب |