MR çektirdi fakat bunun sebebinin bu olmadığını biliyor. | Open Subtitles | قام بتصوير بالرنين المغناطيسي يعرف أنه ليس ذلك |
Bir MR çektirdi. Bunun öyle olmadığını biliyor. | Open Subtitles | قام بتصوير بالرنين المغناطيسي يعرف أنه ليس ذلك |
Kabul etmek zorunda değilsin ama bir parçan, geçmişinin seni yönlendirmesine izin vermek zorunda olmadığını biliyor. | Open Subtitles | وليس عليك أن تعترف بذلك لي لكن هنالك جزء منك يعرف أنه ليس عليك أن تجعل ماضيك يكون مستقبلك |
- Sevgilin de güvenli olmadığını biliyordu! - Baban da biliyordu. | Open Subtitles | . حبيبك يعرف أنه ليس آمن . والدك كان يعرف أيضا |
Çocuğun kendi avukatı bile hiçbir şansı olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | للذين يصيحون عالياً، محامي الولد الخاص كان يعرف أنه ليس لديه أية فرصة. |
Bana Robert için olduğunu söyleme, öyle olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | فقط لا أقول أنه لروبرت لأن كلانا يعرف أنه ليس كذلك. |
Bence ikimiz de... yalnızca onun sorumlu olmadığını biliyoruz, Mike. | Open Subtitles | أظن أن كلانا يعرف أنه ليس لوحده المسؤول يا (مايك) |
Ancak Thomas bunu bütün dünyaya söylemek zorunda olmadığını biliyor. | Open Subtitles | لكن (توماس) يعرف أنه ليس من المفترض عليه إخبار العالم أجمع بهذا. |
Maxim, babanın kendisi olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | لقد أخبرت "ماكس" بذلك ماكسيم" كان يعرف أنه ليس الأب" |
Max'e söylemişti. Maxim, babanın kendisi olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | لقد أخبرت "ماكس" بذلك ماكسيم" كان يعرف أنه ليس الأب" |
Sanırım ikimiz de Martin Gill olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | أعتقد كلانا يعرف أنه ليس (مارتن غيل) |