Buraya kz arkadasyla sey yapmaya geldigimi bilmiyordu, anlarsn ya. | Open Subtitles | لم يكن يعلم اني قدمت اليها، كما تعلم، هي صديقته.. |
Güzel kadının bir model olduğunu bilmiyordu. | Open Subtitles | لم يكن يعلم أن الفتاة الجميلة كانت عارضة |
Onu hareket ettiren gücü ne lanetleyebiliyor, ne de övebiliyor çünkü bunun nereden geldiğini bilmiyordu. | Open Subtitles | كان لا يستطيع أن يبارك و لا أن يلعن القوه التى تحركه حيث أنه لم يكن يعلم من أين تأتى |
Lanet! Sorgulama odasında bir tane daha olduğunu bilmiyormuş. | Open Subtitles | انه لم يكن يعلم ان هناك واحده في غرفة الاستجواب |
Çok fazla para. Elbette, kocanızın bu vasiyetten önceden haberi yoktu. | Open Subtitles | بالطبع ، اٍن زوجك لم يكن يعلم بهذه الوصية |
Üstad Ropal oğlunun içinde bulunduğu tehlikenin farkında değildi. | Open Subtitles | المُعلم"روبال" لم يكن يعلم بالخطر الذي يحيط بولدك |
Harry'nin bir şeyden haberi yok. Brayden denen çocuktan da hiç haberi yoktur. | Open Subtitles | لم يكن يعلم هاري , و لم يسمع بالفتى برايدين منها |
Onun Big Bang hakkında bir bilgisi yoktu, evrenin genişlediğinden de haberdar değildi. | TED | لم يكن يعرف عن الإنفجار الكبير . لم يكن يعلم عن تمدد الكون. |
Onu hareket ettiren gücü ne lanetleyebiliyor ne de övebiliyor çünkü bunun nereden geldiğini bilmiyordu. | Open Subtitles | كان لا يستطيع أن يبارك و لا أن يلعن القوه التى تحركه حيث أنه لم يكن يعلم من أين تأتى |
Bu, kimsenin suçu değil Simon. O, ne yaptığını bilmiyordu. | Open Subtitles | ان ذلك ليس خطأ احد يا سايمون هو فقط لم يكن يعلم ماذا يفعل |
Bu, kimsenin suçu değil Simon. O, ne yaptığını bilmiyordu. | Open Subtitles | ان ذلك ليس خطأ احد يا سايمون هو فقط لم يكن يعلم ماذا يفعل |
Dayım bilmiyordu ama beni gerilere götürüp, geçmişin hayallerinden birine gömen araba satıcılarının o tatlı, ucuz kokularıydı. | Open Subtitles | عمـّي لم يكن يعلم ذلك ولكن رائحة هذا العطر الجميل الرخيص هي التي ذكـّرتني بالماضي وجعلتني أذوب داخل حلم الماضي |
O isteyerek yapmadı, kardeşi ona... sadece konuşmak istediklerini söyledi, öldüreceklerini bilmiyordu. | Open Subtitles | هو لم يقم بذلك عن قصد. لقد أخبره أخوه أنهم أرادوا التحدث معه فحسب لم يكن يعلم أنهم يريدون قتله |
Yeterince DNA olmadığını bilmiyordu. | Open Subtitles | لم يكن يعلم بعدم وجود حمضاً نووياً كافياً |
- En güzeli de bu, kullandığını bilmiyordu. | Open Subtitles | حسنا، هذا هو الجزء الأفضل. لم يكن يعلم أنّه يتناوله. |
Aslında Jackass'in ne olduğunu bilmiyordu, biz de onunla ne yapacağımızı bilmiyorduk. | Open Subtitles | و لكنه حقاً لم يكن يعلم عن ماذا كان الفيلم يدور و نحن حقاً لم نكن نعلم ما الذي يمكننا أن نفعله معه |
Matias polisleri savunduğunda, onların bu kadar çürümüş olduklarını bilmiyordu. | Open Subtitles | عندما قام ماثيوس بالدفاع عن الشرطه لم يكن يعلم كم هم متعفنين |
Bir de dedi ki: "Siz birlikteyken bunu bilmiyormuş; çünkü bazı şeyleri zor anlıyormuş." | Open Subtitles | ..طلب مني أن أخبرك ..أنه لم يكن يعلم أنه يحبكِ عندما كنتما معاً لأنه بطيء الفهم |
Kız sinemadan eve dönmüş, adam onun evde olduğunu bilmiyormuş. | Open Subtitles | وعندما وصلت الفتاة الى المنزل عائدة من السينما لم يكن يعلم بوجودها |
Öyle biri olduğundan haberi yoktu, ta ki Hawaii'ye yolculuğa çıkana dek. | Open Subtitles | رجل عادي مثلك ومثلي لم يكن يعلم أنه كذلك إلى أن سافر إلى هاواي |
Ona da bulaşmıştı ama o farkında değildi. | Open Subtitles | كان مصاباً أيضاً، لكنّه لم يكن يعلم. |
Bana söyledi, ama bebekten haberi yok. | Open Subtitles | نعم لقد أخبرنى ولكنه لم يكن يعلم بالطفل |
Hiçbir sey hakkinda bilgisi yoktu. | Open Subtitles | لم يكن يعلم أي شيء مطلقًا |
Şimdi, hasta elektrotların nerede olduğunu bilmiyor. Yüz tanıma bölgesi hakkında da hiçbir şey duymuş değil. | TED | المريض لم يكن يعلم مكان الأقطاب الكهربائية ولم يسبق له أن سمع بمنطقة الوجه بالدماغ. |
Oh, babamla konuştum, ve o Kaitlyn'nin reşit olmadığını bilmediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد تحدثت مع أبي وقال أنه لم يكن يعلم أن كاتلين دون السن القانوني |