Sadece çocuklar iyi olmayacak; dürüstçe, çocuklar harika olacak. | TED | ولن يكون الأطفال على ما يرام فحسب، بصراحة، سيكونون رائعين. |
Beraberce ebeveynlikleri ve arkadaşlıkları ilerlerken bol bol çocuklar küçükken para kazanmanın ne kadar zor olduğundan bahsettiler. | TED | ومنذ ذلك الوقت نشأت بينهن علاقة كوالدات وكصديقات، تحدّثن عن مدى صعوبة كسب نقودٍ عندما يكون الأطفال صغاراً. |
Bir başka deyişle, çocuklar dışarı çıktıklarında ve cesaret gösterdiklerinde, önemli hayat dersleri öğreniyorlar. | TED | بمعنى آخر، عندما يكون الأطفال بالخارج ويمارسون الشجاعة، فهم يتعلمون الدروس القيمة من الحياة. |
Küçük çocuklar yozlaşmayla savaşmanın neye benzediğini ve nasıl hissettirdiğini modellemeye başlayabilirse, gelecekte bir ikilemde kaldıklarında, onlara öğretilen şekilde davranma olasılıkları yüksek olacaktır. | TED | عندما يكون الأطفال قادرين على عرض كيف يبدو ويشعروا للتعامل مع الفساد، هم على الأرجح، عندما يواجهون معضلة في مستقبلهم، سيقومون بما تم تعليمهم. |
İşin içinde çocuklar varken böyle boş duramayız. | Open Subtitles | نحن لسنا على وشك أن تلعب مباريات عندما يكون الأطفال المعنيين. |
Yoksa çocuklar burada yokken sana uğrarım. | Open Subtitles | وإلا فسأزورك، عندما لا يكون الأطفال هنا. |
Yaramaz çocuklarla mutsuz çocuklar arasındaki farkı bilirim! | Open Subtitles | أعرف عندما لا يستطيع الأطفال الاستقرار وعندما يكون الأطفال تعساء |
Yoksa çocuklar burada yokken sana uğrarım. | Open Subtitles | وإلا فسأزورك، عندما لا يكون الأطفال هنا. |
çocuklar küçükken, büyüklerinin, onların elini tutmasını isterler. | Open Subtitles | عندما يكون الأطفال صغاراً فهم يريدون منّا أن نمسك بأيديهم |
O gün geldiğinde çocuklar burada olmamalı. | Open Subtitles | وعندما يأتي ذلك اليوم لا يجب أن يكون الأطفال هنا |
çocuklar çok büyük hayal kırıklığı yaratabilir. | Open Subtitles | يُمكن أن يكون الأطفال مُخيّبين جدا للآمال. |
Sadece bazen pazar günleri, çocuklar bende değilken içiyorum. | Open Subtitles | بأيام الأحد فقط، عندما لا يكون الأطفال معي |
Bu ekonomide çocuklar iş bulabildiklerine şükretmeliler. | Open Subtitles | في هذا الاقتصاد السيئ، يكون الأطفال محظوظين بنيل عمل على الإطلاق. |
Bunun asıl anlamı şu; bu şeyleri ilk görenler, çocuklar yerine düşük maaşlı, güvencesiz sözleşmeli işçileriniz olacak, düzgün akıl sağlığı sigortası olmayan ve bundan hasar gören insanlar. | TED | وما يعنيه ذلك الكلام هو أن بدلا من أن يكون الأطفال الصغار هم أول من يشاهدوا هذا المحتوى، سيكون هناك موظفين بأجر يعملون بعقد مؤقت بدون دعم مناسب للصحة العقلية التي ستتضرّر بسببها أيضا. |
Birinci sınıfta çocuklar, kendi matematik yetkinliğinden endişe duyan bir öğretmenle iseler diğer yıllarda daha az öğreniyorlar. | TED | في عمر الصف الأول، عندما يكون الأطفال في الصفوف مع مدرسين قلقين من قدراتهم في الرياضيات، يتعلم هؤلاء الأطفال أقل خلال السنة الدراسية. |
Hadi bir yıl bekleyelim.'' çocuklar gruplar hâlinde, ama yaşlarına göre sınıflandırılmıyorlar. Yani konusuna hazır 6 yaşında bir çocuk 11 yaşında bir çocuk ile birlikte. Bu da okullarda gördüğümüz çeteleşme ve kutuplaşma gibi sorunları çoğunlukla ortadan kaldırıyor. | TED | و يكون الأطفال ضمن مجموعات من غير أي تصنيف عمري فيكون هناك طفل في السادسة بمعاونة أخر في ال11 من العمر ذلك كفيل أن يزيل كل العصابات والمجموعات و هذه المشاكل الموجودة في المدارس عموما |
- Bu çocuklar Queens'de yaşamıyor mu? | Open Subtitles | -أليس من المفترض أن يكون الأطفال في البيت؟ |
çocuklar bunu kabul etmek için aptal olmalı. | Open Subtitles | يجب أن يكون الأطفال أغبياء لقبول ذلك |
Yani, çocuklar olmadığı zaman tabii. | Open Subtitles | عندما لا يكون الأطفال هنا بالطبع |
Bu yüzden ders öğretmenleri ve eğitmenler arasındaki ayrım harika çünkü bu, öğretmen paradigmasını değiştiriyor. Böylece herkes yapabileceğinin en iyisini yapıyor ve çocuklar sadece okulda olmuyor, okulda ve öğreniyor oluyorlar. | TED | لذلك، هذا التفريق بين الأساتذة المؤهلين والأساتذة المساعدين هو شيء مذهل لأنه يعمل على تغيير نموذج الأستاذ، وبذلك يقوم كل منهم بفعل ما يجيده وبهذا لا يكون الأطفال داخل المدرسة فقط ولكن داخل المدرسة ويتعلّمون. |