İnsan haklarının, ajandalarına ekleyecek kadar önemli olmadığına karar verdi ve bunun hakkında konuşmadı. | TED | الذي قال إن حقوق الإنسان ليست بالاهتمام الكاف ليدرجها في أجندته، لم يناقش حقوق الإنسان. |
Açıkçası Gibbs, benimle de konuşmadı. | Open Subtitles | انه لم يناقش هذا الأمر معي |
Dünya hala iki gün önce Narita'da olanları tartışıyor. | Open Subtitles | العالم كله يناقش ما حدث ناريتا منذ يومين |
Kongre bu programı kapatıp kapatmamayı tartışıyor. | Open Subtitles | المؤتمر يناقش ما إذا كان لإغلاق هذا البرنامج إلى أسفل. |
İkincisi, benimle hiçbir zaman iş konuşmaz. | Open Subtitles | الشيء الثاني، إنه لا يناقش الأعمال معي بتاتاً. |
Doktor sırlarını kimseyle konuşmaz canım. | Open Subtitles | لا يناقش الدكتور أسراره مع أحد يا عزيزتي |
Bunu kimse konuşmadı mı seninle? | Open Subtitles | ألم يناقش أحد هذا معك؟ |
- Neyi konuşmadı mı? | Open Subtitles | يناقش ماذا؟ |
Şekil A Twitter sana neyle hitap edileceğini tartışıyor. | Open Subtitles | ..."المعرض "أ تويتر يناقش ماذا على الناس أن ينادونك الآن |
- Bu konuda bir şey bilmiyorum. - Sizinle işinden konuşmaz mıydı? | Open Subtitles | لا أعرف عن ذلك - لم يناقش عمله معك؟ |
Bir centilmen bunları konuşmaz. | Open Subtitles | الرجل لا يناقش مثل هذه الامور |
Bir centilmen bunları konuşmaz. | Open Subtitles | الرجل لا يناقش مثل هذه الامور |