"ينشر" - Translation from Arabic to Turkish

• yayıyor
• yayılır
• yayan
• yayılıyor
• yaymak
• yayınlıyor
• gazetelerde
• yayımlıyordu
• yaydır
• yaydığı
• yayınlamadı

Hiç kimse bir şey demiyor diye her tarafa pisliğini yayıyor.
فقط لأن أحداً لا يقول شيئاً.. ينشر قذارته في كل مكان

-Yani sence birisi ortalığa çirkin söylentiler mi yayıyor?
إذاً أنت تعتقد أن هناك شخص ما ينشر إشاعات سيئة حولك ؟

Uyarı hızla tüm kümeye yayılır ve hepsi dalışa geçerler.
الذعر ينشر فى كل العنقود بسرعه كبيره والجميع يقفزون للغطس

Hemen geliyorum. Bayanlar ve baylar, bize katıldığınız için teşekkür ederiz. Demek dedikoduları yayan sensin.
سأكون عندكِ إذًا أنت من ينشر هذه الشائعات؟

Kendi kendine çalışan bir ek işletim sistemini yeniden programlıyor yakın çevredeki bluetoohla çalışan cihazlara bulaşıyor ve kablosuz bağlantıyla yayılıyor.
مُرفق ذاتي العمل يعيد كتابة نظام التشغيل كي ينشر الفيروس عن طريق البلوتوث والشبكات اللاسلكية

Majesteleri savaşa devam edeceklerini biliyordu, bu yüzden insanlara dileklerini yaymak istedi.
عرف جلالته بأنهم يريدون الإستمرار بالقتال لذا قرر بأن ينشر رغبته للناس

Öyle. İçki içiyor, sigara içiyor, çıplak resimlerimi internette yayınlıyor.
هو أسوأ من بيندر, إنه يشرب و يدخن و ينشر صور عاريه لي على الإنترنت

Buna rağmen kimse birşey görmedi gazetelerde birşey yazılmadı.
ولا أحد يعلم بذلك .. ولا ينشر ذلك في الصحف

Oxford Kontu şiir yayımlıyordu, tamam mı?
إيرل (أكسفورد) كان ينشر شعراً، إتفقنا؟

Yani, şuanda sizin ürettiğiniz virüsü yayıyor.
إذاً الآن هو بالخارج ينشر الفيروسالذيخلفتوهأنتم.

Karısının zehirlendiğini ve bunu benim yaptığım dedikodularını yayıyor.
إنه ينشر شائعات بأن زوجته سُمِمت وأني من فعل ذلك.

Buckingham , Kuledeki Prenslerin öldüğüne dair bir söylenti yayıyor .
باكنغهام ينشر إشاعة بأن الأميران الموجودين في البرج قد ماتا

Korkunç amacının azmiyle virüslerini kanındaki parazitler sayesinde etrafa yayıyor.
أنه ينشر فايروساتِه عبر الطُفيليات التي في الدم، مدفوعةٌ بإرادتِهِ المُريعة

Biri, Papa'nın eşcinselleri cezalandırmak niyetinde olduğuna dair bir söylenti yayıyor olmalı.
لا بدّ أن أحدًا ينشر أشاعة أن البابا سيعاقب الشاذّين

Buna bolca dikkat kesildiler çünkü bu görsel bir şey ve yabancılara karşı nazik İbrani konukseverliğini fikrini yayıyor
فهم يلقون بالضوء الاعلامي عليه بكثافة لانه حدث " مرئي " ! وهذا ينشر الفكرة فكرة حسن الضيافة الابراهيمية تجاه الغرباء

Ve iç organlara yayılır, son olarak da kaslara.
ثم ينشر أسفل بالأعضاء الداخلية وأخيرا يستقر بالعضلات

Bu kaçıkların hepsi telefon edebilseydi... delilik telefon kablolarından süzülerek etrafa yayılır... bütün o zavallı insanların kulaklarına akar, onlara bulaşırdı.
ان هذا البندق الكبير هو الذى يستطيع ان يجرى المكالمات ويمكن ان ينشر الجنون خلال كابلات التليفون

Onlar için en büyük tehdit senin gibi panik ve korku yayan parazitler.
عمال منجم خائفين، وأكبر تهديد لهم هو متطفل مثلك ينشر الرعب والفزع.

Görüyor musun, yayılıyor!
ترى ذلك؟ هو ينشر.

Biri hızlı bir şekilde bilgi yaymak istese elinde megafonla ana yollara çıkardı.
اذا كان شخص يريد أن ينشر معلومة بسرعه يجب عليه أن يذهب إلى ساحل المحيط الهادئ ومعه مكبر صوت

Doğa bilimleriyle alâkalı kitapçıklar yayınlıyor.
إنه ينشر كتبا عن العلوم الطبيعية

Amacım tam olarakl Biri öldürmek zorundaydı o gazetelerde olmadan önce
أجل، ذلك ما قصدته بالضبط. كان على أحدهم أن يموت قبل أن ينشر هراءه في الجرائد

Çok güvendiğin birine Chester'ın lider değişikliği isteyen herkesi topladığı haberini yaydır.
لمَ لا تجعل شخصا تثق به (ينشر خبر أن (تشيستر يجمع الأشخاص الذين يريدون تغيير القيادة؟

Mesela Malezya yalan bilgi yaydığı tespit edilenlere altı yıl hapis cezası getirdi.
على سبيل المثال، فرضت ماليزيا عقوبة بالسجن لمدة ست سنوات في حق أي شخص ينشر معلومات مضللة.

60larda ki erken başarısından sonra pek fazla birşey yayınlamadı.
لم ينشر الكثير بعد نجاحه الباكر في الستينيات.