Bunun için iyi hissediyorum, kızlar. Hatırlayın: Balık yoksa, yemek yok. | Open Subtitles | اشعر بالارتياح لهذا بناتي تذكروا لا يوجد صيد لا يوجد طعام |
Biliyorum ama özlediğin yemek yok mu hiç? | Open Subtitles | أجل،ولكن الا يوجد طعام تفتقده من الديار؟ |
Beleş yemek var diye geldim ama yemek yok. | Open Subtitles | انظرى, لقد أتيت هنا من أجل الطعام المجاني لا يوجد طعام |
Dolapta yemek var. | Open Subtitles | ونل قسطا من النوم يوجد طعام بالثلاجه |
"Ona dedim ki, etrafımızdaki 150 km'lik çemberde hiç yiyecek yok." | Open Subtitles | رددت هذا لانه لم يكن يوجد طعام في محيط 100 ميل |
babanın evi çok uzak, yeterli yiyecek yok ve babanın arkadaşları geldiği geceler uyumakta zorluk çekiyorsun. | Open Subtitles | لا يوجد طعام كافٍ هناك وتجد أن النوم صعب جداً في الليل حين يأتي أصدقاء أبيك |
İşe gitmeliyim ama buzdolabında yiyecek var. | Open Subtitles | علي الذهاب إلى العمل و لكن يوجد ... .. يوجد طعام في الثلاجة |
Ahbap, orada bir kişiyi üç ay boyunca... günde üç öğün besleyecek malzeme var. | Open Subtitles | يا رفيق، يوجد طعام كافي بالداخل ليطعم الفرد ثلاث وجبات لثلاثة شهور أخرى |
çünkü Yiyecek hiçbir şeyimiz yok galiba. | Open Subtitles | بسبب إني أعتقد لا يوجد طعام للأكل |
Git buradan, bugün yemek yok. | Open Subtitles | اذهب بعيدا، لا يوجد طعام اليوم |
Neden tezgâhta hiç yemek yok? | Open Subtitles | لماذا لا يوجد طعام على المنضدة؟ |
Kısacası, etrafta yeterli yemek yok. | Open Subtitles | خلاصة القول، لا يوجد طعام كافي للجميع. |
"Şu ağaçlara bak. Şu böceklere bak." "Burada yemek var. | Open Subtitles | يوجد طعام هنا، يمكنني القيام بذلك. |
Buzdolabında yemek var. | Open Subtitles | يوجد طعام في الثلاجة |
Senin için burada çok miktarda yemek var. | Open Subtitles | يوجد طعام كثير من أجلك هنا |
Şimdi senin yüzünde yemek var. | Open Subtitles | يوجد طعام على وجهك |
yiyecek yok, su yok. Bu hiç hayra alamet değil. | Open Subtitles | لا يوجد طعام أو مياه، هذا لا يبشّر بالخير |
Burası hiçliğin ortası. yiyecek yok, su yok. Biri nasıl burada yaşıyor olabilir ki? | Open Subtitles | نحن في منتصف المجهول، لا يوجد طعام ولا ماء، كيف يمكن لأحد أن يعيش هنا؟ |
Bir ev dolusu baharat ve hiç yiyecek yok. | Open Subtitles | منزل مليء بالتوابل ولا يوجد طعام |
ama yiyecek yok. Polis daha sonra bana pilot çakmağının sönmüş ve gaz sızdırmış olabileceğini söyledi. | Open Subtitles | منزل مليء بالتوابل ولا يوجد طعام |
Yüzlerce insan için yeterince su ve yiyecek var. | Open Subtitles | يوجد طعام كافي وماء لمئات من الناس |
Ahbap, orada bir kişiyi üç ay boyunca... günde üç öğün besleyecek malzeme var. | Open Subtitles | يا رفيق، يوجد طعام كافي بالداخل ليطعم الفرد ثلاث وجبات لثلاثة شهور أخرى |
Yiyecek hiçbir şey yok, Ellie, ortada doğru dürüst mobilya da yok. | Open Subtitles | لا يوجد طعام يا (إيلى) ، و بالكاد يوجد بعض الأثاث |