Sizi De Vil'in yerindeki yavrulara götürecek olan Albay'a yönlendirecek. | Open Subtitles | هو سوف يوصلك إلى الكولونيل والكولونيل سوف يأخذك مباشرة إلى جرائك وقصر فيل |
Kırmızı bir tramvay yola çıkıyor ve sizi 11:00'e kadar şehre götürecek. | Open Subtitles | سينطلق الآن ترام أحمر والذي سوف يوصلك إلى المدينة عند الساعة الـ 11. |
Pekala. Toparlan, çocuklardan biri seni bırakır. | Open Subtitles | حسناً، هات أغراضك، سأطلب من أحد الفتيان أن يوصلك. |
Seni eve Koç bırakacak, değil mi? | Open Subtitles | سوف يوصلك الكابتن الى المنزل , صحيح؟ |
Aynen. Bak Michael, ben de senin cennete gitmeni isterim ama yaşlı bir kadına yalan söylemek seni oraya götürmez. | Open Subtitles | ولكن الكذب على سيده عجوز لن يوصلك إلى هناك |
Artık seni kimsenin götürmesi gerekmeyecek? | Open Subtitles | إذن، فلن تحتاج لأي أحد أن يوصلك لأي مكان بعد الآن؟ |
Ayrıca kendine acıyarak bir yere varamazsın. | Open Subtitles | ودعني اخبرك بشيء آخر هذه الأسى على نفسك لن يوصلك لنتيجة |
Bugün seni eve götürecek birisi var mı, tatlım? | Open Subtitles | ألديكِ من يوصلك إلى البيت الليلة يا عزيزتي ؟ |
Metropolis'te içtiğini ve seni eve götürecek biri gerektiğini söyledim. | Open Subtitles | قلت لهم إنك كنت تشرب في ميتروبوليس ولزمك من يوصلك للمنزل |
Yaptıklarınız için teşekkür ederiz.Sizi eve götürecek birilerini temin edeceğiz. | Open Subtitles | شُكراً لك على كُلِ شيء سوف نحرص على أن يوصلك احدٌ الى المنزل |
- Ah, tabii, Pierre sizi bırakır. - Mükemmel. | Open Subtitles | .سأجعل سائقي بيير يوصلك _ .ممتاز _ |
- Otobüs şoförüne söylersin, bırakır. | Open Subtitles | - سائق الحافلة يمكنه أن يوصلك. |
- Rick seni bırakır. | Open Subtitles | ربما يستطيع ريك أن يوصلك |
Şu polis memuru sizi evinize bırakacak. | Open Subtitles | حسناً هذا الضابط سوف يوصلك إلى المنزل |
Kendini topladığında, Colt seni otobüs durağına bırakacak. | Open Subtitles | "كولت " سوف يوصلك لمحطة الحافلة عندما تستجمعين قوتك |
Seni eve bırakacak biri var mı? | Open Subtitles | هل هنالك من يوصلك بالسيارة للمنزل؟ |
Herşeyi içine atmayı deneyebilirsin içkiyle, uyuşturucuyla ve sigarayla, ama biliyorsun ki bunlar seni istediğin yere götürmez. | TED | والآن يمكنك أن تترك كل هذا بداخلك وأن تحستي الكحول والمخدرات والسجائر ولكنك تعلم جيداً أن هذا لن يوصلك إلى المكان الذي تريد ان تصل اليه |
Öfke seni bir yere götürmez. | Open Subtitles | الغضب لا يوصلك لأي شيء |
Hayır, gelen Nolan. Seni eve götürmesi için çağırdım. Geleli bir saat oldu ama intihar etmeye hazırım. | Open Subtitles | لا هذا نولان لقد كلمته لكى يوصلك منزلك بقالك ساعة هنا و انا على أستعداد للقفز من سطح المنزل |
Ve seni babanın eve götürmesi annenin ricası. | Open Subtitles | و هي التي تطلب أن يوصلك والدك للمنزل. |
Belki sonunda haklı çıkarsın, ama Wade Crewes ile konuşmakla bir yere varamazsın. | Open Subtitles | لكن التحدث مع وايد كروز لن يوصلك لاي مكان انا اعدك |
Hayal kırıklığı ile hiçbir yere varamazsın. | Open Subtitles | اليأس لا يوصلك إلى أي مكان |