"يَمُوتُ" - Translation from Arabic to Turkish

• ölüyor
• ölür
• öldüğünü
• öldüğü
• ölmesine
• öl
• ölmez
• ölüyordu
• ölse

İnsanoğlu şu ya da bu şekilde ölüyor.
يَمُوتُ البشرُ بطريقةَ واحدة، نحن بطريقة اخري

Çünkü dişçiye her gidişimde biri ölüyor.
لأن كُلَّ مَرَّةٍ أَذْهبُ إلى طبيبِ الأسنان، شخص ما يَمُوتُ.

Herkes ölür. Siz öldüğünüzde ben de ölmek istiyorum.
كُلّ شيء يَمُوتُ أُريدُ أن أمَوت عندما تَمُوتُ

Ve sonunda herkes ölür.
لَيسَ ذلك الواحد بالشبحِ، وبعد ذلك كُلّ شخص يَمُوتُ في النهايةِ؟

- ÖImüyor olsa, neden öldüğünü söylesin?
الذي يَقُولُ بأنّه يَمُوتُ إذا هو ألَنْ يَمُوتَ؟

Ümitsizliğin bile öldüğü yerdeyiz.
المكان حيث يأس مستوي يَمُوتُ.

Jim'in ölmesine izin verirsem bu, onu öldürmekle aynı şey mi olur?
إذا تَركتُ جيِم يَمُوتُ. . هَلْ ذلك نفس الشيءِ كما يَقْتلُه؟

"Takım gibi yaşa, takımın için öl" diyorduk hani?
الذي حَدثَ أبداً إلى "حيّ ك فريق، يَمُوتُ ك فريق؟ "

"Umarım hata yapmayız ve birileri bu yüzden ölmez."
"ونتمنى بأنّنا لا نَرتكبُ خطأ وشخص ما يَمُوتُ بسببه."

Önemi yok, her halükarda ölüyordu.
هو لا يَهْمُّ. هو كَانَ يَمُوتُ على أية حال.

Mesele, adam şimdi kıçında kanserle ölüyor.
إنّ النقطةَ، إنّ الرجلَ يَمُوتُ من سرطانِ الحمارِ الآن.

Jim çarşamba günü ölüyor.
جيِم يَمُوتُ يوم الأربعاء. ماذا تَعْملُ؟

Erkek arkadaşı bütün okulun önünde yığılıp ölüyor ve kız da hiçbir yerde bulunamıyor.
أَعْني، خليلها يَمُوتُ أمام المدرسةِ الكاملةِ، وهي ليس في أي مكان لكي تُوْجَدَ.

Antijen çocukla ölüyor ve ikisinin de kimseye faydası olmaz.
إن المضاد يَمُوتُ مَع الولدِ... ... وسيكونعديمالفائدة.

İnsanlar her gün kokular yüzünden ölüyor.Bu bir gerçek.
يَمُوتُ الناسُ مِنْ الروائحِ كُلّ يوم. تلك a حقيقة.

Dolandırıcılıkla yaşayan, dolandırılarak ölür!
بشكل مباشر مِن قِبل يَخْدعُ، يَمُوتُ مِن قِبل يَخْدعَ.

Ya yaparsın ya da baban ölür.
أنت تَعمَلُ هو، أَو أبوكَ يَمُوتُ.

Bir erkek hayatını yeniden yaşamak için ahbaplarıyla bara gider ya da ölür.
أي رجل يَحتاجُ للإعادة صنع العالم مَع زملائِه في a حانة، أَو هو يَمُوتُ.

Tek istediğim, babamın öldüğünü görmek!
بضعفين. أنا فقط حاجة لرُؤية أبي يَمُوتُ.

Bu vücutla etrafımdaki her şeyin öldüğünü hissedebiliyorum.
أنا أَحسَّ هذا الجسمِ يَمُوتُ وهو يحتويني! ْ لكن

Anlamıyorsun öldüğü falan yok, yalan söylüyor.
هو لا يَمُوتُ. هو Iying.

- Jim'in ölmesine izin veriyorum.
إذا تَركتُ جيِم يَمُوتُ. . هو أَبَداً متأخر جداً.

Öldür ya da öl.
القتل... أَو يَمُوتُ.

Ama kendi içinde, duygular asla ölmez.
لكن بداخله،لا يَمُوتُ ابدا.

Tommy ölüyordu.
تومي كَانَ يَمُوتُ.

Ray yarın ölse, 60 yaşında birisiyle mi çıkmalıyım?
يَمُوتُ راي غداً، عِنْدي للبَدْء بتَأْريخ بعمر 60 سنةً؟