Birini paramparça etse bile ne yaptığının farkında olmayabilir. | Open Subtitles | حتى لو مزق شخص ما على حده، قد لا يُدرك ما قام به. |
Tüm gecenin olaylar yüzünden tamamen gölgede kalacağının farkında değil. | Open Subtitles | إنّه لا يُدرك أن الغرض الكامل من المساء سيكون مُظلماً تماماً. |
Gittikçe çaresizleşiyor ve çığırından çıkmaya başladı henüz farkında değil ama büyük bir hata yaptı. | Open Subtitles | وإنّه يزداد يأساً وجُنوناً قليلاً، وإنّه لا يُدرك ذلك، لكنّه ارتكب غلطة فظيعة. |
Ve onunla görüşmenin bunun farkına nasıl vardırdığını. | Open Subtitles | ،وكيف أن لقائه بها جعله أخيراً يُدرك كل هذا |
Cylonların bu gezegende ne yaptığımızı anlaması an meselesi. | Open Subtitles | إنها فقط مسألة وقت حتى يُدرك السيلونز ما نقُوم بإعداده على الكوكب |
Ted'in bireysel farkındalığa sahip olduğu konusunda hepimiz mutabıkız. | Open Subtitles | كلنا نعلم أنّ (تيد) يُدرك ذاتهُ |
Çoğu insan, GPS'in bir silah olarak soğuk savaş dönemindeyken savunma bakanlığı tarafından yaratıldığının farkında değil. | Open Subtitles | لا يُدرك معظم الأشخاص أنّه استعمل من طرف وزارة الدفاع خلال الحرب الباردة كسِلاح |
Kocan bu işin neler gerektirdiğinin farkında değil. Hâlâ konuşmalara inanıyor. | Open Subtitles | زوجك لا يُدرك ما يتطلبه الأمر مازال يُؤمن بالخُطب |
Kaçınız HIV'li insanların tedaviyle sadece AIDS'i tamamen atlatmakla kalmayıp hayatlarına normal şekilde devam ettiklerinin farkında? | TED | كم منكم هنا كان يُدرك أنه مع العلاج ، فإن المصابين بفيروس نقص المناعة البشرية لا يصدون فيروس الايدز فحسب، بل أنهم يعيشون حياة طبيعيةً كاملة؟ |
Adam acayip tarz olmuş ama tam farkında değil. | Open Subtitles | لأنه غني جدا لدرجة أنه لا يُدرك ذلك |
Bilmelisin ki bence, Jason yapabileceklerinin yarısının bile farkında değil. | Open Subtitles | أتعلمين لا أعتقد بأن (جاسون) يُدرك نصف ما الذي يفعله |
Demek istediğim şu, ne kadar aptal göründüğünün farkında mı? | Open Subtitles | النقطة هي، هل يُدرك كم يبدو غبيّاً؟ |
Burada olduğumun farkında bile değil. | Open Subtitles | إنه لم يُدرك حتي أني هنا |
Lassie'nin hayaleti burada aramızda oturduğunu sanıyor ama araba kazasında tost olduğunun farkında değil. | Open Subtitles | (تقريبـًا كما لو كان شبح (لاسـي يظن أنّه متواجد هنا بيننـا لا يُدرك أنّه مات بالحادث |
Lemur gitmesi ve şansını araması gerekmediğinin farkına varır evet. | Open Subtitles | الليمور يُدرك أنه لا يحتاج للإنطلاق والبحث عن الثروة |
Ama daha göreve başlar başlamaz, karşı karşıya olduğu düşmanlarının yapılarını ve ağırlıklarının farkına varır. | Open Subtitles | ولكن هذا هو عندما يبدأ للتو قبل أن يُدرك طبيعة ووزن العدو الذي يواجهه |
Ne kadar endişeli olduğumu anlaması için daha çok küçük. | Open Subtitles | أنه أصغر من أن يُدرك مدى قلقي |
- Anladım. - Teo'nun da bunu anlaması lazım. | Open Subtitles | -أحتاج ان يُدرك "تيو" ذلك |
Ted'in bireysel farkındalığa sahip olduğu konusunda hepimiz mutabıkız. | Open Subtitles | كلنا نعلم أنّ (تيد) يُدرك ذاتهُ |
Doğru, sonra farkeder ki.. | Open Subtitles | صحيح، هو يُدرك لو أنّ فرداً، بعصابة المنطقة الغربيّة |
Belki de bir vicdanı olduğunu fark ettiği için kafayı sıyırmıştır. | Open Subtitles | او ربما يكون متخوفاً ان يُدرك انه في الحقيقة لديه واحداً |