Hıristiyanlık yükseliyordu. İmparatorluğunun parçalanmasını istemedi. | Open Subtitles | المسيحية كانت في تنامي ولم يُرد لإمبراطوريته أن تتمزق |
Kimse nasıl halledildiğini sormadı. Kimse bilmek istemedi. | Open Subtitles | ولم يسأل أحدٌ عن كيف تُنجز الأمور لم يُرد أحدٌ من أن يعلم |
Bunun halka duyulmasını istemedi, bu yüzden de onu öldürttü. | Open Subtitles | لم يُرد أن تُعرف العلاقة للعامة لذلك قتلها |
Mulwray öldürüldü ve başka bir yere sürüklendi, çünkü birileri cesedin okyanusun ortasında bulunmasını istemiyordu. | Open Subtitles | لقد نقل لأن شخص ما لم يُرد أن يُعثر على جثته في المحيط. |
En azından, biri bizim cesedi bulmamızı istememiş. | Open Subtitles | حسناً، على اقل تقدير ، ان هناك احد لم يُرد لنا ان نعثر على الجثة |
Onunla bağ kurmak istedin ama onun bunu istemediğini hissettin. | Open Subtitles | أردتَ التواصل معه، لكنك شعرت أنه لم يُرد تواجدك هل هذا ما كان؟ |
Muhtemelen babam onunla evlenmeyi hiç istemediği için. | Open Subtitles | ربما لأن والدي لم يُرد الزواج منها أبداً |
Biraz farklı hissettirse de, daha önce kimse benim gibi olmayı istememişti. | Open Subtitles | ..بالرغم من أنه شعور غريب لم يُرد أحد أبدا ً أن يكون مثلي |
Bizimle konuşmaya geldiğinizde karışıklık olsun istemedi. | Open Subtitles | لم يُرد أن يكون هناك أي التباس عندما تأتون لمقابلتنا. |
Ortaklığından son derece utanıyor ve hayal kırıklığına uğramanı ya da endişelenmeni istemedi. | Open Subtitles | إنه يشعر بالخجل الشديد من علاقته بهم و هو لم يُرد أن يخيب ظنك أو يقلقك |
Sanırım Moskova'daki arkadaşlarının başka bir anlaşma üzerine çalıştığını duymasını istemedi. | Open Subtitles | أعتقد أنه لم يُرد أن يعرف أصدقائه في موسكو أنه كان يعمل على صفقة آخرى |
Beni uyandırmak istemedi çünkü utanmamı istemedi. | Open Subtitles | هو لم يرد ايقاظي لاانه لم يُرد مني ان اشعر بالخجل |
Sauniére seni Kutsal Kâse'nin sırrının muhafazasına yardım etmen için istemedi. | Open Subtitles | سونيير" لم يُرد منك أن تساعدي" (في حماية سر (الكأس المقدسة |
Tatlım, senin de ona benzemeni istemedi. | Open Subtitles | حبيبتي، لم يُرد أن ينتهي بكِ الحال مثله |
Yeni eşine onu sevdiğini söylemeyi düşündü ama düğün gününü mahvetmeyi göze almak istemiyordu. | Open Subtitles | فكّر بإخبار زوجته الجديدة بأنه أحبها لكنه لم يُرد المخاطرة بإفساد يوم زفافه |
Yani babam bir düzeyde benim geldiğimin farkındaydı benim yakınmalarımı dinlemek istemiyordu ve öldü. | Open Subtitles | لذلك أصبح أبي مدركاً بوجودي بمستوىً ما ولم يُرد الاستماع إلى تذمّري، لذلك مات |
Sanırım insanlara yük olmak istemiyordu, bu da bir etkendi. | Open Subtitles | لم يُرد أنّ يكون عبئا على أحد أظنّ هذا العامل كان "لي حياتي الطبيعية |
Resmin çekilmesini hiç istememiş. Partilerde kameramı alırdı. | Open Subtitles | لم يُرد قط أن تلتقط صورته لقد كان يحاول سرقة كاميرتي في الحفلات |
Anılarında bile ondan bahsetmemiş, görmek dahi istememiş. | Open Subtitles | أما هو فلم يذكُره حتى في مذكراته ولم يُرد رؤيته أبدّاً |
Bana beraber geçecek bir ömür vadetti ama benimle işi bitince bir daha beni görmek istemediğini söyledi. | Open Subtitles | و وعدني بحياة معاً ،لكن بعدما أستغلني لم يُرد بأن يراني مجدداً |
Tanıştıklarından bir hafta sonra Tim onunla hiçbir şey yapmak istemediğini söylemişti. | Open Subtitles | أنّهم أصدقاء منذ حوالي أسبوع، وبعدها لم يُرد (تيم) أن يفعل معه المزيد |
- Onun yapmamı istemediği bir şeyi yaptım. | Open Subtitles | فعلت الشيء الوحيد الذي لم يُرد مني فعلهُ |
- Orada dur kurumuş Noel ağacımızı da dışarı taşımak istememişti... | Open Subtitles | -حسناً, أتعلم؟ لم يكن يُرد أن يُخرج شجرة الميلاد الميتة |
Adam kesinlikle teşhis edilmek istemiyormuş. | Open Subtitles | لم يُرد هذا الشخص قطعاً أن يتمّ التعرف عليه |