bir şey fark etmez. Bugün okuduklarından sonra beni tehdit olarak görür. | Open Subtitles | لن يُشكّل ذلك فرقا ، بعد الذي قرأه اليوم أنا تهديدٌ له |
Ve bunu nasıl yaptığımız entellektüel bir meydan okumadır. | TED | وأن فهم الكيفيّة التي نفعل بها ذلك يُشكّل تحديّا فكريّا. |
Ama bu büyüklükteki binaları hızlıca gezinmek başlı başına bir mücadele. | TED | لكن التنقل بسرعة داخل بنايات بهذا الحجم يُشكّل تحديًّا في حد ذاته. |
Ama insan da dahil olmak üzere bir türün, başka türden nasıl ortaya çıktığına dair yaptığı açıklamada, daha da meydan okuyucu olacaktı. | Open Subtitles | غير أنّ تفسيره لكيفيّة نوع ما, بما فيها الإنسان إنحدر من نوع آخر, قد يُشكّل أكثر تحدّياً. |
Dev bizonlar karı küreyerek gidebiliyor ama derin kar kurtlar için büyük bir engel. | Open Subtitles | يستطيع البيسون العملاق شقّ طريقه عبر الثلوج المتساقطة حديثاً، لكن للذئاب، الثلج الكثيف يُشكّل عائقاً لهم، |
Bu bölgedeki çoğu lav akışından sadece biri bile bir buçuk metreden daha kalın nice lav akışlarına dönüşebilir. | Open Subtitles | تدفق واحد من الحمم البركانيّة في هذه المنطقة يُشكّل تجمع حمم سمكه أكثر من ميل. |
Çok küçük bir adamın çok büyük bir gölgesi olabilir. | Open Subtitles | و يمكن لرجل ضئيل الحجم... أن يُشكّل ظلاً ضخمًا للغاية |
Bunu açıklamak gerekirse, mesela bir aslan tarafından saldırıya uğramışsanız bir kulübede ya da bir köşkte olmanız gerçekten hiçbir şey değiştirmez. | Open Subtitles | دعوني أشبه الموضوع كالتالي، أنت تُهاجم من قِبل أسد، حينها لن يُشكّل فارقاً إن كنت تأوي في بيت قش أو قصر |
Anladığım kadarıyla amaçsız bir hareket için zararlı ya da fiziksel olarak tehlikeli bir ortam yaratıyormuş. | Open Subtitles | كما فهمته كان يُشكّل خطراً أو هيئة جسدية عنيفة بلا هدف |
Vücudumuzdaki yağlar mum yağının mükemmel bir çeşidi olduğu için kurbanı insandan bir muma dönüştürür. | Open Subtitles | وتتحوّل الضحيّة إلى شمعة بشريّة، حيث يُشكّل الجسد البدين الشحم المثالي. |
Latin'in aldığı her nefes senin için bir yük. | Open Subtitles | كل نفس يأخذه اللاتيني يُشكّل عبئاً على روحك |
Kuralları uymak zorundaydım. bir tehdit olmadığına karar verilene kadar, onu tutmak zorundaydık. | Open Subtitles | اضطررتُ لإتباع البروتوكول، وكُنّا مُضطرّين لحجزه حتى حدّدنا أنّه لا يُشكّل تهديداً. |
İsterlerse milyon tane toplasınlar, bir şey fark etmez. | Open Subtitles | يُمكنهم الحصول على مليون توقيع ولن يُشكّل ذلك فرقًا. |
Zira böcek ilacının yaygın kullanımının balıklar, kuşlar ve muhtemelen insanlar için bir tehdit oluşturduğundan endişe duyan bilim insanları ve koruma uzmanlarından zaten duymuştu. | TED | كانت قد سمعت من بعض العلماء والمحافظين على البيئة المعنيين بالأمر أن الاستخدام المُفرط لمُبيد الحشرات يُشكّل خطرًا على حياة الأسماك والطيور وربما البشر. |
Bunun sizin açınızdan bir şok olduğunun farkındayım. | Open Subtitles | أدرك بأنّ الأمر يُشكّل صدمةً بالنسبة لك |
Yine de bir şey değişmezdi. | Open Subtitles | إنه لن يُشكّل أي فرق على أي حال |
Bu şey çılgınca. O hala bir tehdit oluşturabilir. | Open Subtitles | ذلك الأمر غريب نوعًا ما - مازال من الممكن أن يُشكّل تهديداً - |
Eğer birisi onun için tehditse kimse güvende değil demektir. | Open Subtitles | لو كان أيّ شخص يُشكّل تهديداً، فإنّه لا يُوجد أحد آمن. |
En nihayetinde, atmosferin, bulut ve fırtına oluşturmak için ısıya ve basınca nasıl tepki verdiğini iyi biliyoruz. | Open Subtitles | في النهاية, نحن نفهم جيداً كيف يتفاعل الغلاف الجوّي مع الحرارة والضغط حتى يُشكّل الغيوم والعواصف الرعدية |