KA: İşte şefkat sayesinde muhteşem şeyler yapan bir şehriniz var. | TED | ك. أ: هنا لديك مدينة تقوم بفعل أشياء عظيمة بفضل التعاطف. |
Sesleri fark etmek ve lokasyonunu bulmak işitme sistemi sayesinde mümkün olur. | TED | إن القدرة على التعرّف على الأصوات وتحديد موقعها ممكنة بفضل الجهاز السمعي. |
Ve öyle oldu, yaratıcı deha sayesinde, ileriyi gören ve müthiş bir hikâye. | TED | و هذا ما حدث بالفعل بفضل مبتكر عبقري، ذي رؤية، و قصة رائعة. |
Görünen o ki, bilgisayarlar görüntü tanımada sinir ağları gibi algoritma öğrenen makineler sayesinde, hızla daha iyiye gidiyorlar. | TED | وكما تبيّن لاحقًا، فإن أجهزة الكمبيوتر تصبح أفضل في التعرف على الصور بفضل خوارزميات تعلم الآلة، مثل الشبكات العصبية، |
Ancak ilaçlar sayesinde etkisiz halde kaldığı sürece HIV tespit edilemez halde kalacaktır. | TED | ولكنّه طالما بقي خامدًا بفضل العقاقير، فسيكون الفيروس لا يزال غير قابل للكشف. |
Müfettiş Nelson'ın yaptığı bir araştırma sayesinde, onun çok eski bir dostuyla tanışacağız. | Open Subtitles | بفضل تلك التحقيقات التي أجراها المفتش نيلسون الطيب سوف نقابل أصدقاءً قُدامىَ لها |
Çünkü birisi sayesinde sanırım benim küçük aksi kardeşim büyümeye başladı. | Open Subtitles | لأنني أعتقد أن أخي الصغير سيئة ينمو بفضل لائق لشخص ما. |
Ama muhtemelen tahmin edemeyeceğiniz şey en çok para kazanan ikinci oyuncu Lawrance Taylor sayesinde sol iç olduğudur. | Open Subtitles | وماقد لا تعرفونهانه فيكثير منالاحيان ثاني لاعب اعلى اجرا و ذلك بفضل لورنس تايلور هو لاعب توقيف الخصم الايسر |
Ama Vinnie Parker sayesinde, yaklaşık iki milyon nakitle tüymüşler. | Open Subtitles | لكن بفضل فينّي باركر، قد هربوا بما يصل لمليوني نقدا |
Senin ve Bay Burke'ün onun üzerine yapıştırdığı fiyat etiketi sayesinde. | Open Subtitles | و ذلك بفضل الثمن الذي وضعته انت و السيد بورك عليها |
Bu ne? Sanırım Yi Ryung sayesinde Hye Sung'la görüşebileceğim. | Open Subtitles | حصلت على فرصة للقاء يو هاي سيونغ بفضل يي ريونغ |
Bu noktaya beynimiz sayesinde geldik, tarihteki her insandan daha ileriye. | Open Subtitles | بلغنا هذا الحدّ بفضل عقولنا متقدّمين عن أيّ إنسان في التاريخ |
- Kocam sayesinde altından kalkabildim kendisi çok çalıştı. - Evet. | Open Subtitles | فقط يمكنني تحمل هذا بفضل زوجي الذي كان يعمل بجد جدًا. |
Maxwell Lord'un sayesinde Dr. Morrow'un hala Kırmızı Kasırga'yı kontrol ettiğini biliyoruz. | Open Subtitles | بفضل ماكسويل لورد نعرف ان الدكتور مورو لا زال يتحكم بريد تورنيدو |
Sadece, çok gayret ettikleri için değil, aynı zamanda kapasiteleri, sayesinde ki.. | Open Subtitles | نجحتا ليس بفضل عملهما بكد فحسب ولكن بفضل سعة حيلتهم والتي ستكون |
Evet, bu madenden çıkardıklarım sayesinde artık kendi silahım var. | Open Subtitles | أجل، بفضل ما استخرجته من هذا المنجم، لدي سلاحي الآن. |
Bu hariç evet gerekiyor. Kesin bir Veronica-ex-machina* sayesinde. - Affedersin. | Open Subtitles | إلا أنه نعم، يجب عليك التدرب وذلك بفضل ما قمت به |
Sadece birkaç gün içinde milyarlarca doları güvenlik birimlerine milyarlarca doları hapishanelerindeki düzeni korumaya akıtan Tunus rejimi dağıldı, yok oldu. Bu halkın sesi sayesinde oldu. | TED | وبعد أيام، انھار النظام التونسي الذي استثمر مليارات الدولارات في أجھزة أمنية مليارات الدولارات للحفاظ على بقائه، الحفاظ على بقائه وسجونه، انھار واختفى بفضل صوت الشعب. |
Büyük ölçüde. Ama, teknolojimiz sayesinde, kaçınılmaz bir biçimde yayılan düşüncüler arasında zehirli düşüncüler de var. | TED | في الغالب. ولكن في خضم كل الافكار التي تنتشر بشكل حتمي في بقاع الأرض.. بفضل التكنولوجيا تنتشر افكار سامة أيضا. |
Aslında gördüğünüz üzere bu alet sayesinde bir damlayla kısıtlı değiliz. | TED | في الحقيقة، كما ترون، بفضل هذه الآلة نحن لسنا على الإطلاق محدودين في قطرة واحدة. |