Bu kısa vadeli çözüm, ama bir de uzun vadeli çözüme ihtiyacınız var. | TED | هذا هو الحل على المدى القصير ولكنها تحتاج أيضا إلى حل طويل الأجل. |
Diğer bir deyişle; her durumda, ikilem oluşturmayacak tarzda bir çözüme varırsınız. | Open Subtitles | بمعنى آخر ، سوف تحصل على حل لا يؤدي إلى تناقض أبداً |
Fikrimi pratik bir çözüme dönüştürmeye kararlıydım ama belirsizlik ile karşı karşıyaydım ve başarılı olacağımın garantisi yoktu. | TED | كنت عاقدًا العزم لرؤية فكرتي يتم ترجمتها إلى حل عملي، ولكني قوبلت بالشك ولم يكن هناك ضمان للنجاح. |
Çok ilginç bir bakış açısı sonucunda çözüme ulaştım. | TED | جاءت لي فكرة الحل من منظور مثير للاهتمام. |
Durum bir çözüme kavuşana kadar başkanlığın gözü, kulağı benim. | Open Subtitles | حتّى يُكتب لهذا الموقف حلّ من نوعٍ ما، فأنا عيون و آذان الرئاسة |
Her iki tarafın karşılıklı anlayışıyla, farklılıklarımızı çözüme kavuşturabileceğimiz bir yol olabileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | يعتقد أن هناك طريقة ما لحل خلافاتنا مع فهم أعظم على كلا الجانبين |
Biz bu durumu kesin çözüme ulaştırmak istiyoruz. | Open Subtitles | نريد ان نحل هذا الموقف بشكل نظيف وقانونى |
Sorumuz bizi şaşırtıcı bir çözüme yönlendirdi: vergi kredileri. | TED | قادتنا أسئلتنا إلى حل مُدهش: الإعفاءات الضريبية. |
Eminim uygun bir çözüme varabiliriz. | Open Subtitles | أنا متأكد بأننا نستطيع أن نصل إلى حل مناسب |
Olayın çözüme ulaşmasında yardımcı olduğunuz için bir ödül kazandınız. | Open Subtitles | هناك مكافأة مرتبطة في حل هذه جريمة معينة. |
Körfez'deki kuvvetlerle birlikte barışçıl bir çözüme ulaşmak için tüm çabalarını tüketti. | Open Subtitles | استنفدت كل الجهود المعقولة للتوصل الى حل سلمي |
Körfez'deki kuvvetlerle birlikte barışçıl bir çözüme ulaşmak için tüm çabalarını tüketti. | Open Subtitles | استنفدت كل الجهود المعقولة للتوصل الى حل سلمي |
- Her şeyi çözüme kavuşturur. - Ama sorun sadece Bayan Martin değil ki. | Open Subtitles | و سيتم حل المشكلة و لكنها ليست فقط مشكلة مدام مارتن |
Sadece ne hissettiğinizi, ne düşündüğünüzü söylemenizi istiyorlar ve çözüme girişiyorlar. | TED | يريدون منك أنت تشاركهم أحاسيسك وما تفكر فيه. وأن نصل إلى الحل. |
Böylece 32'den fazla simülasyon yaptım ve sonunda şöyle bir çözüme ulaştım. | TED | لذا أجريت أكثر من 32 محاكاة مختلفة وفي نهاية المطاف، خطر لي الحل هنا. |
Teknolojinin problemin bir parçası olmaktan ziyade çözüme nesıl katkı sağlayabileceğini belirleyebilmek için çok çalışmamız gerek. | TED | نحن بحاجة للعمل بجد لنعرف كيف يمكن للتكنولوجيا أن تكون جزء من الحل عوضا عن كونها جزء من المشكلة. |
Dünyaya dair bu eşsiz deneyimlerim sayesinde bu çözüme ulaştım | TED | رؤيتي الفريدة للعام ساعدتني على إثراء الحل الذي قدمته. |
Bu siyasi çözüme ulaşıldıktan sonra. | TED | ذلك عندما تتوصل الدولة إلى ذلك الحل السياسي. |
Bundang bölgesindeki grip salgını problemini çözüme kavuşturmak için, ...hükümet olarak, elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz. | Open Subtitles | حلّ مشكلة حالات تفشّي الإنفلونزا في منطقة "بوندانغ"، نحن كحكومة، سنضع أقصى جهودنا. |
Başkanım, bunun çözüme yönelik en iyi yol olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | ايها العميد, لا اعتقد ان هذه أفضل طريقة لحل ذلك. |
Bu işi çözüme ulaştırana kadar antrenmanlara ve maçlara gidebiliyor. | Open Subtitles | إلى أن نحل كل هذه المشاكل, يمكنه الخروج للتمارين, يمكنه الخروج للمباريات, |
Sadece vali Chung'la olan yanlış anlaşılma çözüme ulaşmış mı diye bakmaya gelmiştim. | Open Subtitles | أَنا فَقَطْ أتيت لأرى الوضع مع سوء الفهم مَع الحاكمِ هل تم حله |