Şifonyer ve eski ahşap artıklar uzun vadeli çözümler değil. | Open Subtitles | الخزائن وقطع الخشب القديمة لا تعتبر حلول على مدى طويل. |
Ve aslında benzer çözümler elde etmek maksadıyla doğada bulunan çok sayıda örneğe dönebiliriz. | TED | وفي الحقيقة يوجد امثلة كثير في الطبيعة يمكنها ان تتحول الى حلول عملية |
Eski problemlere çözümler, yeni tehlikelere yol açtı, hastalıklara yeni tedaviler, yeni hayati tehlikelerle sonuçlandı. | TED | أدّت حلول المشاكل القديمة إلى مخاطر جديدة، وتسببت العلاجات الجديدة للأمراض بمخاطر صحية جديدة. |
Birlikte tek bir düşüncemiz var: En iyi çözümler basit olmalı. | TED | معا، لدينا فكرة واحدة فقط: أفضل الحلول يجب أن تكون بسيطة. |
Tıpkı anlattığım gibi, tam da başlangıçta, olası çözümler her yerden önümüze geliyordu. | TED | بالضبط كما وصفتُ لكم في البداية، تم أخذ الحلول المحتملة من كل مكان. |
Araştırmacılar Bilgi Paradoksu için geniş kapsamlı muhtemel çözümler araştırıyorlar. | TED | بينما يُمحِّص الباحثون نطاقًا واسعًا مِن الحلول المحتملة لمفارقة المعلومات. |
Ben de bu tür çözümler üretmek için Çevre Savunma Fonu'na katıldım. | TED | لذلك، انضممت إلى صندوق الدفاع البيئي من أجل إيجاد حلول كهذه. |
Benim için önemli olan bunların bağlam içinde ortaya konmuş çözümler olmasıdır. | TED | الشيء المهم بالنسبة لي هو أن هذه هي حلول تم حلها ضمن محيط معين. |
Oldukça heyacan verici olan şu ki, karmaşık sorunlara özgün çözümler bulabilme yeteneğimiz büyük ölçüde bir gecelik uykuyla gelişiyor. | TED | ما اتضح أنه أكثر إثارة هو أن قدرتنا على الوصول إلى حلول جديدة للمشاكل المعقدة تتحسن بشكل هائل بعد النوم لليلة. |
Yerel sorunlarına girişimsel çözümler buluyorlardı. | TED | لقد أوجدوا حلول ريادية كأصحاب مشروعات لمشاكل محليّة. |
Bu yüzden, eğer bu dünyada daha sürdürülebilir bir şekilde yaşamak istiyorsak, bu sorunlara daha akıllı, daha sisteme dayalı, yenilikçi çözümler bulmalıyız. | TED | يجب ان نجد طرق اكثر ذكاء , حلول مبتكرة تعتمد على الانظمة لحل هذه المشاكل اذا اردنا ان نعيش في هذا العالم بطرق مستديمة |
Çoğunuzun bildiği gibi şehirlerden her gün daha azıyla daha fazla şey yapmaları isteniyor ve köklü sorunlar için her zaman inovatif çözümler arıyorlar. | TED | كما يعرف معظمكم، يطلب من المدن كل يوم بذل المزيد من الجهد بموارد أقل، وهم يبحثون دائمًا عن حلول مبتكرة لمشاكل متجذرة. |
Amerika'da kazandığım bilgileri, toplumumu ileri götürmek için kullanıyorum. Problemlerimize kendimize has çözümler üreteye çalışıyorum. | TED | أستخدم المعرفة التي حصلت عليها من الولايات المتحدة ومن مجتمعي للمضي بهم الى الأمام أحاول تطوير حلول محلية لقاضيانا |
zaten var olanı kullanmaya dayalı bir çözümdü. Ve şuna tamamen ikna oldum ki, telefonlar olmasa da farklı koşullar için benzer çözümler üretebilmenize yetecek kadar şey hep var olacak. | TED | بل من استخدام ما هو متاح هناك، وأنا مقتنع تمامًا أنه إن لم تكن الهواتف، فسيكون هناك دائمًا ما يكفي لإيجاد حلول مماثلة يمكنها أن تكون فعالة جدًا في سياقات جديدة. |
Sicim Teorisinin denklemleri çok büyük sayıIı çözümler, çok çok büyük sayılar gerektiriyor. | Open Subtitles | إذن فمعادلات نظرية الأوتار لديها أعداد كبيرة جداً من الحلول عدد ضخم وهائل |
Ve,en kalitesiz çözümler... ...işlerin sayısını azaltmayı kapsıyor... ...işsiz bir insan olmaktan çıkıyorsunuz... ...bu insanlar,aciz değiller. | TED | واذا كانت أرخص الحلول تشمل على خفض عدد الوظائف، تتبقى أشخاص عاطلين عن العمل، وهؤلاء الناس ليسوا رخيصين. |
Birçok iyi ve ilham veren çözümler... ...Amerika karşısında oluşturuldu. | TED | العديد من الحلول عظيمة وملهمة تم إنشاؤها عبر أمريكا. |
Ve yeni sorunlara - tahmin etmedikleri sorunlara - doğaçlama yeni çözümler üretebilmelerinden etkilenmişti. | TED | وكان متأثرأً جداً بكيفية تطبيقهم الحلول المرتجلة على تلك المشاكل التي تجابههم تلك المشاكل الغير متوقعة |
Bunlar mevcut teknolojiye bağlı çok basit ve akıllı çözümler. | TED | هذه الحلول بسيطة ، ذكية ، قائمة على التكنولوجيا الموجودة فعلا. |
Julie, evinde, işyerinde ve okulunda bu çevresel çözümleri uygulayabileceği için, bu çözümler onun etrafında yaşayan herkesi etkileyecektir. | TED | لأن هذه الحلول البيئية التي يمكن أن تتخذها جولي في منزلها و مكان عملها و مدرستها .تؤثر على كل من يعيش حولها |
Büyük sorunlar büyük çözümler gerektirir, büyük fikirlerin, hayal gücü ve cesaretin tetiklediği ama aynı zamanda işe de yarayan çözümler. | TED | إن المشاكل الكبري تحتاج لحلول كبرى، ملهمة بأفكار كبيرة و خيال وجرأة، لكن أيضاً بحلول مجدية. |
Geçici çözümler. | Open Subtitles | قرارات مؤقتة |
Brüksel'de çaresizce tekrar tekrar ortak çözümler bulmaya çalışırken hiç kimsenin, hem de hiç birimizin daha önce böyle bir krizle uğraşmadığını farkettim. | TED | في بروكسل عندما حاولنا بشدة مراراً وتكراراً أن نوجد حلولاً مشتركة أدركت أن لا أحد منا قد تعامل من قبل مع أزمة مماثلة |
Ancak çözümler ve mantık hakkında ne hissettiğimi biliyorsun. | Open Subtitles | لكنّك تعرف شعوري حيال حسم القضيايا والمنطق |
Son olarak, Çin, dünyanın asırlardır karşılaştığı toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler sağlıyor. | TED | اخيرا , الصين ايضا تقدم حلولا ابتكارية لمشاكل اجتماعية قديمة يواجهها العالم |