"çözerek" - Translation from Turkish to Arabic

    • حل
        
    Ve insanların gelip, konuştuğu bir dürüstlük ve uzlaşma süreci yoluyla en karmaşık sorunların bazılarını çözerek derin bir diyalog devreye soktu. TED وانخرط في حوار عميق عن طريق حل بعض اكثر القضايا صعوبة من خلال عملية الحقيقة و المصالحة حيث اتى الناس وتحدثوا
    Böylece eski bir problemi çözerek yeni bir problem yaratmış gibi olduk. TED لذلك فقد خلقنا مشكلا جديدا عن طريق حل الأول
    Her öğrencinin notlarını takip ederek değil, problem çözerek, gruplar halinde çalışarak, kendi keşfetmesini ve potansiyelini en üst düzeye çıkarmasını amaçladık, not peşinde koşmasını değil. TED ركزنا على حل المشاكل , العمل في مجموعات كل طالب يكتشف و يزيد على إمكاناته الكامنة الخاصة به و ليس ساعيا وراء الدرجات
    Bu, 223 milyon Amerikalının iklim değişimini çözerek ekonomik olarak kazançlı çıkacakları anlamına gelmekte. TED وهذا يعني أن 223 مليون أمريكي سوف يكسبون اقتصاديًا من حل مشكلة التغير المناخي.
    Bu kadar güçlü ve karşılıklı olarak faydalı bir ilişkimiz olmasının da etkisiyle suçları çözerek daha faydalı olacağımın sonucuna vardım. Open Subtitles و من خلال تقيمى و بـما إن لدينا علاقـه قويـه و صادقـه استنتجت أن... مهارتى ستكون مفيدة أكثر فى حل الجرائم
    Bu davayi çözerek, Komiser Buzdolabi'ni tamamen eritmeyi planliyorum. Open Subtitles أخطط لإذابة الجليديّة المستديمة عن طريق حل هذه القضيّة.
    Bu davayı çözerek, Komiser Buzdolabı'nı tamamen eritmeyi planlıyorum. Open Subtitles أخطط لإذابة الجليديّة المستديمة عن طريق حل هذه القضيّة.
    Ve şu anda bunu çözerek yardımcı olabiliriz... ve bunu kim yaptıysa başkalarını da incitmemeli. Open Subtitles وفي هذه الأثناء أفضل ما يمكننا تقديمه من مساعدة هو حل هذا و التأكد من أن الفاعل لا يستطيع إيذاء أحد آخر
    Dahası, tek bir yolla iki küresel sorunu çözerek sadece su arıtma için değil, aynı zamanda strafor atığını azaltabilecek aktif karbonu yaratabilmiştik. TED وعلاوة على ذلك، لم نستطع فقط إنتاج الكربون المنشط لتنقية المياه، لكن استطعنا أيضاً التقليل من نفايات الستايروفوم، حل اثنتين من المشاكل العالمية بحل واحد فقط.
    Bağ yok, bağlılık yok ve eğer tüm hafta sonunu yataktan çıkmadan porno izleyip kare bulmaca çözerek geçirmek istersen kimse seni durdurabilir mi? Open Subtitles , لا ارتباط لا التزام و لو أردت تمضية بقية عطلة نهاية الاسبوع بدون أن تفعل شيئاً غير مشاهدة الأفلام الاباحية و حل الكلمات المتقاطعة
    Biliyorum, kodlama problemini çözerek. Open Subtitles وأنا أعلم ، من خلال حل مشكلة التكويد
    Aç çocukları nasıl beslediğimiz hakkında konuşmak için okul yönetim kurullarıyla görüşüyorum. Sağlık organizasyonlarıyla buluşup şu mesajı paylaşıyorum: Yiyecek sağlıktır, yiyecek hayattır ve açlık sorununu çözerek başka birçok sorunu da çözebiliriz. TED وكنت ألتقي مع مدراء المدارس وقطاعاتهم لأخبرهم كيف أننا نطعم الأطفال الجائعين، ومنظمات العناية بالصحة، لنشر رسالة أن الطعام صحة، وأن الطعام حياة، وأنه، عبر حل مسألة الجوع، يمكننا حل العديد من المشكلات الأخرى.
    Bir davayı çözerek ona kemik atmış olduk. Open Subtitles حل قضية مجمده، يعتبر اطراء
    Yine de Einstein'ın bu "heretik" düşünce tarzı ışıkla ilgili problemleri bir çırpıda çözerek gayet mantıklı sonuçlara ulaştırıyor. Open Subtitles ورغم ذلك متابعة (آينشتاين) للخَطّ الهرطقي للفكرِ إلى نهايته المنطقية حل جميع المشاكل مع الضوء بضربة واحدة.
    Josh Correll bulmaca çözerek büyüdü, ama şimdi bir psikolog olarak ırkçılık bulmacasını çözmeyi deniyor. Open Subtitles (جوش كوريل) نشأ يحل الألغاز من اجل المتعة، لكن الآن، كطبيب نفساني أنه يحاول حل لغز العنصرية.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more