"çözerken" - Translation from Turkish to Arabic

    • بحل
        
    • لحل
        
    • يحلل
        
    Şunu ele alalım: Bir matematik denklemini çözerken ve şiir ezberlerken meşgul olursunuz, yaşadığınız yerde şahit olduğunuz şiddeti unutursunuz. TED لننظر إلى الأمر هكذا: عندما تكون مشغولا بحل المعادلات الرياضية، وبحفظ الشعر، فإنك ستنسى العنف الذي شهدته في وطنك.
    Keşke siz o suçları çözerken polis olacak kadar büyük olsaydım. Open Subtitles كنت اتمنى ان اكون معك في الخدمه عندما قُمتَ بحل جرائم القتل
    Nancy Drew'a göre bir cinayeti çözerken gerekli olacak iki şey var: Open Subtitles نانسي درو تقول: لحل لغز ما يجب أن يتوفر لديك
    Yetenekli bir nişancı ve dövüş ustası olan Kono Five-O'nun olayları çözerken teknolojiyi nasıl kullandığını anlatıyor. Open Subtitles قناصة محترفة و عسكرية فنانة كونو تفسر هنا كيف فايف أو تستخد التكنلوجيا لحل الجرائم
    Interpol bazen kodları ve bildirileri çözerken tam kelime manalarını kullanmaz. Open Subtitles أحياناً عندما يحلل الانتربول الشفرات والاتصالات فلن يستخدم نفس المفردات
    Interpol bazen kodları ve bildirileri çözerken tam kelime manalarını kullanmaz. Open Subtitles أحياناً عندما يحلل الانتربول الشفرات والاتصالات فلن يستخدم نفس المفردات
    - Teğmen, biz bu işi çözerken... - ...bizimle iletişimde kalabilir misiniz? - Pek seçeneğim yok zaten. Open Subtitles أيها اللواء القائد أتستطيعين البقاء معنا بينما نقوم بحل هذا الأمر لا أملك العديد من الخيارات
    Sadece diyorum ki, problemleri çözerken bu üç konuya eşit derecede önem verin ve tam olarak konunun çözümünü bulabilmek için arayışınızı sürdürün. TED فبالكاد أقول انه عندما تقوم بحل مشاكل يجب عليك النظر الى هذه الثلاثة بالتساوي ويجب عليك البحث بعيداً بقدر الامكان لايجاد الحلول التي تقع في النقطة الحلوة في الوسط
    Böylece hikaye anlatımı, evrendeki diğer bütün çelişkiler gibi ahlâki çözümlerdeki uyumu arıyor, birini çözerken diğerini serbest bırakıyor, diğerini serbest bırakıp gerçekten çok önemli bir soru yaratıyor. TED إذن فإن رواية القصص، شأنها كسائر التناقضات الأخرى في الكون، هو البحث عن التناغم واللامحدودية في الحلول الأخلاقية، بحل واحد، وترك آخر. ترك آخر وخلق سؤال بغاية الأهمية.
    Yayınladığınız şifreli mesajı çözerken çok eğlendim. Open Subtitles لقد استمتعت بحل الشفرة التي أرسلتموها
    - ...matematik çözerken dahi olmasına gerek kalmayacak. Open Subtitles لن يحتاج الأمر إلى ذكاء لحل المسألة صحيح، صحيح
    Bir sorunu çözerken kan yerine dili kullanmak daha iyidir. Open Subtitles الأفضل أن تكذبي لحل مشاكلك بدلاً من القتل
    Suçları çözerken çocuklardan ve gençlerden edindiğimiz önemli bilgileri toplarken de başka Brendan Dassey'i önlemeye çalışabiliriz. TED وأنه يمكننا اتخاذ خطوات لمنع تكرار مشكلة بريندان داسي، بينما نحصل على المعلومات الهامة التي نحتاج إليها من الأطفال والمراهقين، لحل الجرائم.
    Bu, bulunduğundan beri matematikçilerin sayı teorisi, geometri ve temel fizik soruların çözerken kullandığı dil. Open Subtitles إنها لغة استخدمها الرياضيون منذ الأزل لحل مسائل في (نظرية العدد)، هندسة الأشكال، وحتى الفيزياء الأولية. لكن في أواخر الستينيات، قرر (غويثينديك)

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more