Jazz, senin inançlı beyin, ahbaplarıyla birlikte bir çöpte çürüyor. | Open Subtitles | جاز، تابعك المخلص، يتعفن الان مع اخرين في احد المستودعات |
Queimada'nın tüm şekeri depolarda çürüyor. | Open Subtitles | كل سكر كيمادا يتعفن في المخازن وارصفة الميناء |
Sorun beyninde değil. Laktik asit 39'a çıktı. Bağırsakları çürüyor. | Open Subtitles | ليست المشكلة في مخه حمض اللاكتيك وصل لـ39، الأمعاء تتعفن |
Ama ben ve param olmadan şu anda hapishanede çürüyor olurdun. | Open Subtitles | ولكن من دوني. ومن دون مالي. لكنت تتعفن في السجن حالًا. |
Çocuğun gençliği hapishanede çürüyor. | Open Subtitles | الطفل مازال يتعفّن في السجن طوال حياة البلوغ |
Vücut çürüyor ve Nestor'un boğazıyla ilmik arasında kalan dil kemiği mide asidi tarafından sindiriliyor. | Open Subtitles | الجثة المتعفنة و العصارات المعدية المحتجزة في أنف و مري نيسترو في الحقيقة هي التي هضمت عظمة الترقوة عبر الزمن |
Çalıştığı o canavar da ait olduğu yerde, hapiste çürüyor. | Open Subtitles | والوحش الذى عمل لديه يتعفن فى السجن ينتظر |
O öldürüldüğünden beri bu ev, yönetecek bir erkek olmadığı için çürüyor. | Open Subtitles | منذ مقتله و هذا المنزل بدأ يتعفن بدون رجل يحكمه |
Bufalo öldürülüyor. Adam yiyor ve çürüyor. | Open Subtitles | الجاموسه تُقتل, يأكلها الرجل, ثم يتعفن الرجل |
Kendi ülkesi onu tutukladı. Hapiste çürüyor olması gerekiyordu. | Open Subtitles | قامت بلاده بإعتقاله، يفترض أنّه يتعفن في السجن. |
Erkeğin hapislerde çürüyor, sen de burada viski içip acınacak hallere düşüyorsun. | Open Subtitles | رجلك يتعفن بلسجن وأنتي هنا مليئ بلويسكي والشفقة |
Atık yiyecekler orada bekledikçe çürüyor ve zararlı metan gazı açığa çıkıyor. Bu gaz, iklim değişikliğinin ana nedeni. | TED | وبينما تبقى هذه الأطعمة، فإنها تتعفن تدريجياً منتجة غاز الميثان الضار، أحد العناصر المؤثرة على تغيّر المناخ العالمي. |
Ve öldüğü zaman dibe çöküyor sonrada çürüyor. Bu bakterilerin onu parçaladığı anlamına geliyor. | TED | وعندما تموت سوف تسقط في الأسفل ومن ثم تتعفن وهذا يعني أن البكتيريا حللتها |
Üstelik her şey, hasat daha toplanmadan toprağın içinde çürüyor. | Open Subtitles | بالإضافة لذلك فالمحاصيل تتعفن في التربة قبل أن نتمكن من حصادها |
Ayrıca benim için değilse bile, sen hala o hapishanede çürüyor olacaktın. | Open Subtitles | بجانب انه لولاي لكنت في السجن حتي الان تتعفن هناك |
- Bedeni yukarı dünyada çürüyor. | Open Subtitles | وجسده يتعفّن فوق |
İşte paramız orada çürüyor. | Open Subtitles | هذه أموالنا المتعفنة |
Şu anda dışarıda kaç tane parlak zeka bakımsızlık ve sefalet içinde çürüyor? | Open Subtitles | كم عقل لامع يتواجد في الوقت الراهن متعفن في القذارة و الإهمال |
Kellelerimiz şehrin kapılarında çürüyor olacaktı. | Open Subtitles | وكانت رؤسنا لتظل معلقة لتتعفن على بوابة المدينة |
Ben olmasam hala o demirden kutuda çürüyor olurdun! | Open Subtitles | لأنه بدوني لكنت بقيت متعفناً في ذلك الصندوق الحديدي. |
Ve masum bir çocuğun hayatı hapiste çürüyor. | Open Subtitles | وهنالك طفل بريء محتجز ليتعفن لبقية حياته في السجن |
Luthor'un hala kaynakları ve her yere erişimi var maksimum güvenlikli bir hücrede çürüyor olsa bile. | Open Subtitles | Luthor لا يزال لديه موارد والوصول، حتى تعفن في أقصى الحملة الامنية. |
Bir komşun iki yıldır çatı katında çürüyor ve hiç değeri yok mu? | Open Subtitles | جارتك تحللت في المخزن العلوي لمدة عامين، ولا يستحق هذا نصف صفحة؟ |
Galiba biri öldü ve cesedi çürüyor. | Open Subtitles | أعتقد أن أحدهم قد مات و الجثة تتحلل |