Sürekli kimsenin buradan çıkamayacağını anlatıp duruyorlar. | Open Subtitles | كل ما اسمعه دائماً ، أنه لا يوجد أحد يمكنه الخروج من هذا المكان |
Bilmiyorum, dışarı çıkamayacağını söylüyor. | Open Subtitles | لا أعرف ، يقول أنه لا يمكنه الخروج |
Fi, iç güdülerim bu adamın kovalamaca dan Sağ çıkamayacağını söylüyor. | Open Subtitles | في، أن أشعر بأن هذا الرجل لن ينجو من القتال |
Doktor komadan hiç çıkamayacağını söylemiş. - Eddie nerede? - Buradayım Rollo. | Open Subtitles | قال الاطباء انة لن ينجو من هذة الغيبوبة ابدا اين ايدى انا هنا رولو |
Filmlerde paramparça olan bir araba görüp, içinden kimsenin sağ çıkamayacağını düşündüğün oldu mu hiç? | Open Subtitles | هل رأيت من قبل في الأفلام سيارة تصطدم وتتحطم بطريقة لا يمكن أن يخرج منها أحد حيا؟ |
Dışarı çıkamayacağını biliyorum, ama yine de yemek yemelisin, değil mi? | Open Subtitles | أعرف أنك لا تستطيعين الخروج ولكن ما يزال عليك الاقتيات، صحيح؟ |
Güneşe çıkamayacağını biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعرفين أنك لا تستطيعين الخروج في الشمس |
Dışarı çıkamayacağını söylüyordun. | Open Subtitles | لقد قال أنه لا يمكنه الخروج |
Jake, ameliyattan çıkamayacağını biliyordu. | Open Subtitles | (جاك ) كان يعرف بأنه لن ينجو من العملية |