"çıkmayacaksın" - Translation from Turkish to Arabic

    • لن تخرج
        
    • لن تغادري
        
    • لن تعترض
        
    • تواعدي
        
    • ومواعدة
        
    • لن تظهر
        
    • لن تخرجي
        
    • لن تخرجين
        
    Hiçbir nedenle bir başına çıkmayacaksın, Yarasa Mağarası bilgisayarına yaklaşmayacaksın ve göz önüne çıkmayacaksın. Open Subtitles لن تخرج بمفردك لأي سبب وستبتعدعنحاسوبالكهف.. وستتوارى عن الأنظار، هل فهمت؟
    Bana söz ver; ne olursa olsun odadan çıkmayacaksın, tamam mı? Open Subtitles عليك أن تعدني أنّه مهما حدث، أنّك لن تخرج من عندك، حسنًا؟
    Eğer John'un sana ihtiyacı olsaydı, çıkarken sana sorardı. Sormadığına göre evden çıkmayacaksın. Open Subtitles لو كان يحتاجك لكان قد طلبك لكنه لم يفعل، لذا لن تغادري هذا البيت
    Bir daha evden çıkmayacaksın. Buna ihtiyacın olmayacak. Open Subtitles ,حسناً, لن تغادري المنزل مجدداً لذا لن تكوني بحاجة لهذا
    Eğer söylediğin gibi beni seviyorsan beni her şeyin önüne koymak istiyorsan yoluma çıkmayacaksın. Open Subtitles إذا كنت تحبّني كما تقول، وتريد أنْ تضعني أوّلاً. وإنّك لن تعترض طريقي.
    İşte bu yüzden aynı işi yaptığın kişilerle çıkmayacaksın. Open Subtitles أترين، لهذا لا يجب أن تواعدي صديق العمل
    Ne var ki klübe gitmeyip, aptallarla çıkmayacaksın Open Subtitles أي جزء ؟ الحانات ومواعدة الحمقى ؟
    Yani, bu demek oluyorki Finistirre'nin alt komitesine çıkmayacaksın. Open Subtitles لذا أظن هذا يعني أنت لن تظهر في لجنة فينيستر الفرعية.
    Sanırım bu gece benimle çıkmayacaksın anlamına geliyor bu? Open Subtitles إذاً, هل هذا يعني أنكِ لن تخرجي معي الليلة؟
    Peki. Benimle bir daha hiç çıkmayacaksın, değil mi? Open Subtitles حسناً, انتِ لن تخرجين معي مجدداً أبداً, أليس كذلك؟
    Her iki durumda da bu odadan cebinde bir savaş olmadan çıkmayacaksın. Open Subtitles .أو تكونَ معه وبذلك تنافسوني بكلّا الحالتين،إنك لن تخرج من .هذا الأمر إلّا بحرب
    Bu uçaktan çıkmayacaksın, Callaghan. Open Subtitles كالاهان لن تخرج من هذة الطائرة
    Ciddi ciddi, bu şekilde insan içine çıkmayacaksın, değil mi? Open Subtitles لن تخرج هكذا في العلن، أليس كذلك؟ بلى.
    Evden çıkmayacaksın diyorum. Kusura bakma baba. Open Subtitles وأنا أقول لكِ بأنكِ لن تغادري المنزل أنا آسفه أبي
    Bunu kabul edene dek hastaneden çıkmayacaksın. Open Subtitles وأنتي لن تغادري هذا المستشفى حتى أن تتقبلي ذلك
    Bu salondan çıkmayacaksın. Open Subtitles أنت لن تغادري هذه الحجرة
    Yoluma çıkmayacaksın. Anlıyor musun beni? Open Subtitles لن تعترض طريقي مُجدداً، أسمعتني؟
    Böyle bir partide film yıldızıyla çıkmayacaksın! Delirsin mi? Open Subtitles فأنتِ لن تواعدي نجما سنمائيا
    Tanrım. Asla bir doktorla çıkmayacaksın. Open Subtitles يا الهي لا تواعدي
    Polislerle asla çıkmayacaksın. Open Subtitles إياك ومواعدة شرطيّ.
    Ama haberlere çıkmayacaksın. Open Subtitles لكنك لن تظهر في نشرة أخبار الحاديه عشرة
    Tamam, Maw Maw. Şimdi çıkmayacaksın. Open Subtitles حسناً ، يا ماو ماو انتِ لن تخرجي الآن
    Canlı çıkmayacaksın buradan. Open Subtitles أنت لن تخرجين من هنا على قيد الحياة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more