çaydanlığın ıslığını duyup, pencereden ayrılana dek bu soruya kafa yormuştu. | Open Subtitles | "كانت ما تزال تتأمل في هذا السؤال عندما سمعت صفير إبريق الشاي" "ورجعت من النافذة" |
Yüzünün rengi de bir çaydanlığın içine benziyor. | Open Subtitles | و بشرة مثل داخل إبريق الشاي |
Bhardwaj, çaydanlığın mülkiyeti ile ilişkili olanları... kötü sonuçlar konusunda uyardı. | Open Subtitles | بارج) حذر من أن المرتبطين في ملكية إبريق الشاي) معرضون لعواقب وخيمة |
Metali presin altına kaydırın... ama çok dikkatli olun, yoksa parmaklarınız... çaydanlığın bir parçası haline gelir. | Open Subtitles | اطوي المعدن تحت المكبس و ابقى منتبها حتى لا تفقد أصابعك و تصبح مع أبريق الشاي |
Metal levhayı presin altında döndürün ama parmaklarınızın, çaydanlığın bir parçası olmasını istemiyorsanız, çok dikkatli olun. | Open Subtitles | اطوي المعدن تحت المكبس و ابقى منتبها حتى لا تفقد أصابعك و تصبح مع أبريق الشاي |
çaydanlığın bizde olduğunu bunca zamandır biliyor muydunuz? | Open Subtitles | لقد كنتم تعلمون أن بحوزتنا الإبريق طوال الوقت ؟ |
Bana vurmadan önce parayı çaydanlığın içine sen koydun. | Open Subtitles | لقد وضعت المال في الإبريق قبل ضربي |
çaydanlığın sende olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | نعلم أن بحوزتك إبريق الشاي |
Doğrusu, Joan, her güzel davranışın illa planlanmış olması gerekmez. çaydanlığın altını açık bırakmış. Daha çok, duman vardı. | Open Subtitles | بصراحة يا (جون)، ليس كل عمل خير جزء من خطة مدبرة. تركت الإبريق على النار، كان أغلبه دخان. |