| Yetişkinlik hayatında her yıl, çiftleşmek için aynı noktaya döndü. | Open Subtitles | كل عام من عمره بعد البلوغ يعود لنفس المكان للتزاوج |
| Ama bu yılan balıkları, dolunay olduğu gecelerde çiftleşmek için çıkarlar ve dolunay ışığı suyun altına maviyi yansıtır. | TED | ولكن هذه الثعابين تخرج للتزاوج تحت ضوء القمر المكتمل، وتتحول تلك الليلة المقمرة تحت الماء الي اللون الازرق. |
| Bir dişi 15 yaşlarına eriştiğinde bu toplantılar diğer gruplardan erkeklerle çiftleşmek için bir imkân sağlar. | TED | بمجرد بلوغ الأنثى سن الخامسة عشرة تقريبا، تصبح الاجتماعات فرصًا للتزاوج مع ذكور من مجموعات أخرى. |
| Ayrıca zehirli bir iğneye ve güçlü kıskaçlara sahip olduklarından çiftleşmek için bir araya gelmeleri tehlike arz edebilir. | Open Subtitles | ,وهي أيضا لديها مخالب ولدغات فعالة .لذلك الأقتراب من بعضها للتزاوج ربما يكون خطرا |
| Onların çiftleşmek için tek şansı, bir dişiyi sinsice pusuya düşürmek. | Open Subtitles | فرصتهم الوحيدة للتزاوج اعتراض الاناث بطرق ملتوية |
| Dev Avustralya mürekkep balığı genellikle yalnız yaşar ama kısa ömürlerinde bir kez çiftleşmek için bir araya gelmek zorundadırlar. | Open Subtitles | الحبّار الأسترالي العملاق يعيش عادة بمفرده، لكن في مرّة واحدة خلال حياتهم القصيرة يجب أن يجتمعو للتزاوج. |
| Devasa mayıs böceği bulutları çiftleşmek için ortaya çıkar. | Open Subtitles | يظهر حشدٌ عريضٌ من ذبابة مايو دُفعةً واحدة للتزاوج. |
| Bu eskiden kalma canlıların çiftleşmek için hala kıyıya geldiği yere, Amerika'nın doğu sahiline geldim. | Open Subtitles | لقد جئت إلى الساحل الشرقي لأمريكا، حيث ان هذه المخلوقات القديمة لا تزال تأتي إلى الشاطئ عند الغسق للتزاوج. |
| Dişi bir yeşil kaplumbağa çiftleşmek için yeterince olgunlaşana kadar okyanusta 30 yıl boyunca tehlikelerle yüzleşip hayatta kalması gerekir. | Open Subtitles | سلحفاة أنثى خضراء عليها أن تنجو من أخطار المحيط المفتوح لثلاثين عامًا قبل أن تنضج بما يكفي للتزاوج |
| Yağmurlar başladığında çiftleşmek için ortaya çıkar. | Open Subtitles | بينما الأمطار تهطل، يظهرون للتزاوج. |
| Ve çiftleşmek için hazır. | Open Subtitles | وهي جاهزة للتزاوج. |