Kız da, ellerini kirletmeyi reddeden, kendisi ya da çocuğu için önünde yatan şeylere ihtiyaç duyan birisiyle evleniyor. | Open Subtitles | أعني, أنت ستتزوج هذه الفتاة ستتزوجشخصاً.. الذي يرفض أن يلوث يديهِ الذييفتقرللمخاطرة.. لكي يصنع حياة أفضل لها أو لطفلها. |
Liberya gibi bir ülkede, bu bir annenin sıtmadan muzdarip çocuğu için tedavi görmesine yardımcı olmak anlamına gelebilir. | TED | في بلد مثل ليبريا، قد يعني للأم مساعدتها في الحصول على علاج لطفلها الذي يعاني الملاريا. |
Hayır, kadın sadece bir anne ve her anne gibi çocuğu için en iyisini istedi. | Open Subtitles | لا , لقد كانت مجرد ام مثل كل ام لقد ارادت الأفضل لطفلها |
Bir babanın, çocuğu için fedakârlık yapması gerek. | Open Subtitles | الاب يفترض بهِ أن يضحي من أجل أولاده |
Bir babanın, çocuğu için fedakârlık yapması gerek. | Open Subtitles | الاب يفترض بهِ أن يضحي من أجل أولاده |
Nima'nın sana verdiği zarf, çocuğu için. Bir çocuğu var. | Open Subtitles | المغلف الذي سلمتني "نيما" كان لأجل ابنها |
- Benim değil. Onun çocuğu için. | Open Subtitles | هذه ليست لي، إنّها لأجل ابنها. |
Bir annenin çocuğu için yapması gerekeni yaptım. | Open Subtitles | أنا عملت لا أكثر من أي أمّ كان سيعمل لطفلها. |
O kadın benimle aynı nedenlerden dolayı çocuğu için gerçekten korkmuştu. | Open Subtitles | تلك الإمرأة تخاف حقا لطفلها... لنفس الأسباب بأنّي. |
Ben hala onun çocuğu için bir hediye almadım. | Open Subtitles | انا لازلت لم اشتري لطفلها هدية |