Çünkü cazibe yüzyıllar boyunca çok belirli bir anlama sahipti, ve bu kelime düşündüğümüz anlamından çok daha farklı şekillerde kullanıldı. | TED | لأنه ولمدة عقود، كلمة الإبهار كان لها معنى محدد جداً والكلمة تم استخدامها بشكل مختلف عن ما نعتقد أنها فعلياً الآن |
Büyük liderler, daha farklı iletişim ağlarına sahip olmanın, daha yüksek seviyedeki yapıları ve de çözümleri tanımlamanın kaynağı olduğunu anlarlar, çünkü sizin düşündüğünüzden çok daha farklı düşünen | TED | يدرك القادة العظام أن التوفر على شبكة أكثر تنوعا هو مصدر لتحديد نمط على أعلى المستويات وكذلك مصدر للحلول، وهذا راجع إلى أنك تمتلك أناسا يفكرون بشكل مختلف عنك. |
Daha önce işittiğimden çok daha farklı bir müzik vardı. | Open Subtitles | لقد كانت أغنية تختلف عن أي موسيقى أعرفها من قبل |
Bir insana, nesneye veya olaya baktığımda nasıl oluyor da diğer insanlardan çok daha farklı görüyorum? | TED | كيف هذا، حينما أنظرُ إلى شخص، شيء، أو واقعة، أرى شيئًا مختلفًا جدًا عما يراه شخصٌ آخر؟ |
Dünya için en iyisi, bir insan için en iyisinden çok daha farklı bir şey olabiliyor. | Open Subtitles | والأفضل بالنسبة للعالم يتحول إلى... أمر مختلف تمامًا عن ما هو أفضل للمرء |
Seni öldürmek isteyen biriyle karşı karşıya olunca çok daha farklı olur. | Open Subtitles | انها مختلفة كثيرا عندما كنت وجها لوجه مع واحد يريد ان يقتلك. |
Ama çölde savaşmak, balta girmemiş bir ormanda, savaşmaktan çok daha farklı... | Open Subtitles | ولكن القتال في الصحراء يختلف كثيراً عن القتال في غابات الكانوبي |
Seninkinden çok daha farklı bir yaşam hakkında konuşmam belki ağırına gitti. | Open Subtitles | لعلك لا تستطيع احتمال سماع اسلوب حياة مختلف تماما عن حياتك |
Dışarı çıktıklarında, bıraktıkları dünyadan çok daha farklı bir dünya bulurlardı. | Open Subtitles | عندما يخرجون سيجدون عالماً مختلفاً تماماً عن العالم الذى تركوه |
Bir anda, kızımın hayatının benimkinden çok daha farklı olacağını düşündüm. | TED | ففي تلك اللحظة أدركت أن حياة ابنتي ستكون مختلفة جداً عن حياتي. |
İnsan doğası bize çok daha farklı eğlenceler sunabiliyor. | Open Subtitles | الطبيعة البشريه تقدم أنواع متعددة من التسلية |
Ama buna karşın, ben çok daha farklı bulgular edindim. | TED | لكن حقيقةً, ما كنت أجده مختلف تماماً عن ذلك. |
İleride oyunlardan alacağınız interaktifliğin derecesi bugüne kıyasla çok daha farklı olacak bence. | TED | درجة التفاعل التي سنحصل عليها هي مختلفة تماما ، كما أعتقد ، على ما حصلنا عليه الآن. |
Burada yaşamanın keşişlerin bizlere öğrettiği yaşamdan çok daha farklı olduğunu duymuştum. | Open Subtitles | كنت أعرف أنها مختلفة تماماً عن الطريقة التي علمنا الناسكون العيش بها |
Aynı gruptan insanları böyle bir odaya koyun, böyle bir odaya göre çok daha farklı davranacaklardır. | TED | لقد وضعت نفس المجموعة من الأشخاص في غرفة مثل هذه وسوف يتصرفون بشكل مختلف حقاً عن غرفة مثل هذه. |
Bu yüzden birisi bana bir problemle gelirse, bir başka oyuncuya göre ona çok daha farklı yaklaşıyorum. Çünkü onları tanıyorum. | TED | لذا عندما يأتيني شخص ما بمشكلة، أتعامل مع الوضع بشكل مختلف حسب شخصية كل لاعب، واستنادًا إلى ما أعرفه عنهم. |
Ayrıca, bugünkü politik örgütlenmeden çok daha farklı örgütlenme modelleri vardı. | TED | وكان لديهم نماذج سياسية تختلف عن ما نجده اليوم. |
o mide kazınması başka bir durumda meydana gelirse, çok daha farklı bir anlam teşkil edebilir. | TED | تلوّي معدتنا هذا، إذا حدث في موقف مغاير، فإنّه سيعني أمراً مختلفًا كليّاً. |
Dünya için en iyisi, bir insan için en iyisinden çok daha farklı bir şey olabiliyor. | Open Subtitles | والأفضل بالنسبة للعالم يتحول إلى... أمر مختلف تمامًا عن ما هو أفضل للمرء |
Bu mimari tarihinin sonu, bu da geleceğin binalarının bugünkü binalardan çok daha farklı gözükmesi demek. | TED | هذه هي نهاية تاريخ الهندسة، وهذا يعني أن بنايات الغد ستبدو مختلفة كثيرا عن بنايات اليوم. |