Diyebilirim ki, ortalama bir Arap kadınının çok geniş bir eş-dost çevresi vardır. | TED | أقول أن المرأة العربية العادية لديها شبكة كبيرة من الأصدقاء والمعارف. |
Yelkenli ile yolculuk yaptım. çok geniş. Bir kilise kadar Büyük. | Open Subtitles | أبحرت على سفن كبيرة من قبل فى ضخامة الكنائس |
1936 da Britanya İmparatorluğu hala tüm dünyada çok geniş topraklarda hüküm sürüyordu. | Open Subtitles | في عام 1936 كانت الإمبراطورية البريطـانية لا تزال تمتد علي مساحات شاسعة من العالم |
Küçük ama çok geniş kemer göbekli bir adam için onur vericidir. | Open Subtitles | مع القليل حزام واسعة جدا التي الاغراء لرجل مع مقاس الموسعة. |
Ama elektrik de çok, çok geniş, o yüzden bir anlamda daraltmak gerek. | TED | لكن مجالات الكهرباء - أيضاً - واسعة جداً جداً؛ لذا فعليك أن تحددها نوعاً ما. |
Fakat ışıkları yakmak gibi bir arzunuz olursa gerçekten çok yüksek akımlara ihtiyacınız olur çünkü uzayın çok geniş oluşundan dolayı güç, etkisini kaybedecektir. | Open Subtitles | لكن لتضيئ اللمبات ستحتاج لجهد عالي لكن الطاقه تنحرف لأن الفضاء واسع جدا |
Bu yatakları severim ama bu biraz... çok geniş değiller. | Open Subtitles | إنني أحب الأعمدة الخشبية لكن الأسّرة لا تبدو واسعة للغاية. |
Tanrım, Charlie haklısın. Bu şey çok geniş. | Open Subtitles | بحق المسيح (تشارلى) هذا الشىء واسع حفاً |
Bakmamız gereken alan çok geniş. Plansız yola çıkamayız. | Open Subtitles | هناك مساحة كبيرة نبحث فيها, لا يمكن ان نتحرك بدون خطة |
Eskiden devletimizin yüz milyonlarca Amerikalı üzerinde çok geniş çaplı teftiş yapabilme ve bulduğu bilgileri suistimal etme gücü yoktu. | TED | لم يكن لدى الحكومة القدرة للقيام بمراقبة واسعة النطاق على مئات الملايين من الأميركيين ثم تسيء استخدام المعلومات. |
Yüzüm çok geniş olduğu için, işine odaklanamadığını söyledi. | Open Subtitles | قالت بأنها لم تكن قادرة على التركيز لحل واجبها... لأن وجهي كان أعرض من اللازم... |
Koordinat numaramızı anlamış olsalar bile aramaları gereken çok geniş bir bölge var. | Open Subtitles | حتى لو نجحت خطة الأحداثيات هذه مساحة كبيرة من المحيط لتغطيتها |
Yani bu senaryoda, bilgisayar, milyonlarca olası şablonu değerlendirip komplike bir ilişki sistemini yönetti ve çok geniş bir ölçeklendirmenin ve değişkenlerin hesabını tutarak, insanların dizayn ve düzensel seçenekler üzerinde yoğunlaşmasına olanak verdi. | TED | ففي هذه الحالة، قام الكمبيوتر بتقييم ملايين التخطيطات المحتملة وإدارة نظام ترابطي معقد، ومتابعة مجموعة كبيرة من القياسات والمتغيرات بحيث سمحت للبشر بالتركيز على خيارات التصميم والتركيب. |
çok geniş bir çayıra yayılan bir kolonide yaşıyor. | Open Subtitles | فهي تعيش في مستعمرة تمتد عبر مساحة شاسعة في البراري |
çok geniş bir yer hayal edin, güzel ve de sessiz eğer elinize bir zıpkın alıp buzu kazmaya kalksanız çıkan sesi kilometrelerce uzaklıktan duyabilirsiniz. | Open Subtitles | تخيلي أرضاً شاسعة وجميلة وهادئة بحيث اذا اخذت رمحاً و خدشت الجليد به فإنه يمكنك سماع الصوت لأميال و أميال |
"Avrupa çok geniş, Mein Herr. | Open Subtitles | # قارة أوروبا واسعة جدا # # ليس فقط إلي أعلي وإلي أسفل # # ولكن أيضا يمين وشمال # |
Kısa namlu, fişek için çok geniş. | Open Subtitles | برميل قصير، واسعة جدا بالنسبة للقذيفة. |
Şüpheli havuzunun çok geniş olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | أفترض أن قائمة المشتبه بهم واسعة جداً |
çok geniş bir bakış açısından, aslında insanoğlunun doğaya ne yaptığına bakar. | Open Subtitles | انه لا ينظر الى هذه الشريحة الصغيرة. انه حقا ينظر إلى ما تفعله البشريّة من منظور واسع جدا. |
çok geniş uygulama alanına sahip olmasından dolayı tanımlanması zor bir terimdir. | TED | مصطلح يصعب تعريفه ؟ وهو مصطلح له تطبيقات واسعة للغاية |