Bu tümör aşırı adrenalin üreterek, baş ağrısına ve öfkeye neden olabilir. | Open Subtitles | و الذي يمكن أن يزيد كمية الأدرينالين مسبباً وجع الرأس و الغضب |
Ruh halinin değişmesi kişilik bozukluğu ve öfkeye yol açar. | Open Subtitles | و تغير الحالة العقلية يؤدي إلي اضطراب الشخصية و الغضب |
Bu karışım belirli kişiler üzerinde kontrol edilemeyen öfkeye neden olabilir mi? | Open Subtitles | يُمْكِنُ أَنْ هذا منتجِ الكوكتيلِ، في بَعْض الأفرادِ، الغضب الخارج السّيطرة، رأي؟ |
Geldiysek öfkeye ve savaşa, cevabı gazabı olur. | Open Subtitles | وإن أتينا للغضب والمعارك فإنها انعكاس لغضباته الساحقة |
Aksi takdirde, kırgınlık kızgınlığa dönüşür kızgınlık öfkeye dönüşür ve öfke de... | Open Subtitles | خلافاً لذلك ، الآلم يتحول لغضب الغضب ، يتحول لحنق والحنق يتحول إلى |
Kimilerine göre öfkeye, dini ve bağnaz bir şiddete, teröre varacak. | TED | وبالنسبة للبعض، فإنه سيؤدي إلى العنف الغضب والدينية والطائفية والإرهاب. |
Fakat bir yandan da memleketin politikası ve siyasetçilerine moralimiz öyle bir bozulur ki bazen umutsuzluk, kırgınlık hattâ öfkeye bile kapılabiliriz. | TED | ومع ذلك وفي نفس الوقت، نشعر بخيبة متزايدة من سياساتها وسياسييها، أحيانًا لدرجة اليأس، أو الشعور بالألم، أو الغضب. |
Ablamın ne denli öfkeye kapıldığını anlayabiliyorum artık. | Open Subtitles | أعتقد أنني أعرف كمية الغضب ..التي لابد أنّ اختي شعرت بها |
Şey, aşırı sabırlı ve bastırılmış öfkeye sahip bir adam. | Open Subtitles | حسناً ، إنّه رجل بدو صبر نهائي وقد قام بقمع الغضب |
Parasını ödüyor ve otobüse biniyor, daha sonra iniyor... ve şu öfkeye bir bakın. | Open Subtitles | المكان قريب لدرجة انه لم يكد يسدد ثمن التذكره حتى غادر على الفور فقط ليشاهد الغضب فى أعين الركاب |
Duyulan acı öfkeye yol açar. Öcünü almalıyız der insan. | Open Subtitles | اللا إدراك الذي يوصل إلى الغضب يجب أن يكون هناك عدل |
Yanılıyorsun. Kan pıhtısı beynin amigdala bölgesine giderse kontrol edilemez öfkeye sebep olabilir. | Open Subtitles | لا، أنتِ مخطئة إن وصلت الجلطة لمنطقة اللوز بالمخ تسبب ثورة الغضب |
Benim düşünceme göre, belki de öfkeye, yeterli derecede önem göstermiyoruz. | Open Subtitles | مقصديهو, ربما نحن لا نعطي الغضب اهتمام كامل |
Yani bilinmeyen şahıs kötü muamele izlerini görüp öfkeye kapıldı ve anne babayı öldürdü mü diyorsun? | Open Subtitles | إذا تقول بأن المجرم مدرك لعلامات سوء المعاملة وصل لحالة من الغضب الشديد ، وقتل الأبوين ؟ |
Hissettiği onca öfkeye rağmen büyüyü tamamlamak için birçok iksire ihtiyacı var. | Open Subtitles | على الرغم من كل الغضب الذي يشعر به مازال يحتاج إلى الكثير منه ليشحن لعناته |
Acımız öfkeye, öfkemiz kararlılığa döndü. | Open Subtitles | حُزنُنا قادنا إلى الغضب وغضبُنا قادنا إلى القرار |
Şey, aşırı sabırlı ve bastırılmış öfkeye sahip bir adam. | Open Subtitles | حسناً ، إنّه رجل بدو صبر نهائي وقد قام بقمع الغضب |
O kadar zaman harcadıktan sonra buraya gelip de öfkeye sinire kapılacak bir kadın tanıyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف إمرأة تقضي كل ذلك الوقت ثم تأتي وتسلم نفسها للغضب والحنق؟ |
Kalbimde öfkeye yer yok. Ama sevgi... Resmen taşıyor. | Open Subtitles | لا يوجد حجرة في قلبي للغضب ولكنه ممتليء بالحب |
O öfkeye, telaşa izin veremezsin. | Open Subtitles | لقد رأيت ما كنت عليه من قبل لا يمكنك ان تستسلم للغضب والاندفاع |
Küçük sinir olmaların öfkeye dönüşmesi yerine | Open Subtitles | بدلا من ترك المنغصات الصغيرة تتحول لغضب عارم |
Sarhoş muydum yoksa öfkeye mi kapılmıştım? | Open Subtitles | هل كنت سكران أم فقدت طباعي |