Yazılım bunu çok görünür bir biçimde yaptı, çünkü yazılım ölçülebilir. Fakat asıl olan bunun web'in tümünde gerçekleştiği. | TED | أنجزت البرمجيات هذا بطريقة كانت واضحة، لأنها قابلة للقياس. لكن الشئ الملاحظ أن هذا في الواقع يحدث عبر الويب |
ölçülebilir psikolojik işaretlere dayalı sübjektif bir değerlendirme, tamam mı? | Open Subtitles | لا,إنه تقييم موضوعي يستند على علامات نفسيه قابلة للقياس الكمّي,حسناً |
Ama elinizde bir arada milyonlarca hava molekülü varsa ölçülebilir, öngörülebilir ve terbiyeli bir biçimde davranmaya başlarlar. | TED | أما إذا كان لديك ملايين من جزيئات الهواء مجتمعة، فإنها تتحرك بطريقة قابلة للقياس والتوقع وتعتبر منتظمة أيضًا. |
Bunlardan bazıları ölçülebilir ama bizim biçtiğimiz değerler her şeyi yansıtmaz. | Open Subtitles | بعض من هذا يمكن قياسه ولكن تقييمنا لا يحسب كل شيء |
Burada, York Kasabası'nda ise bu erdemler Avery Alan Ludlow ve köpeği Red için aranan adaletle de ölçülebilir. | Open Subtitles | " و هنا فى " يورك كاونتى يمكن أيضا أن تقاس بالعدالة التى يسعى إليها . " كلا من " إيفرى آلان ليدلو " و كلبه " رد |
Çok sayıda insanın, apaçık soruların ve ölçülebilir cevapların olduğu anketlere alınması yerine araştırmacılar bireysel görüşmelerle, bazen küçük gruplarla, kişilerin daha açık tartışmalara dahil edildikleri mülakatlar yürüttüler. | TED | بدلا من أخد تصويت عدد كبير من الناس مع أسئلة واضحة وإجابات قابلة للقياس الكمي، أجرى الباحثان مقابلات شخصية، أحيانا في مجموعات صغيرة، مع إشراكهم في مناقشات أكثر انفتاحا. |
Son derece "etten kemikten", gözle görünen ölçülebilir fiziksel farklardan bahsediyorum. | TED | انا اتحدث عن امور اساسية, جوهرية امور ملموسة, قابلة للقياس |
Başkaları ölçülebilir sonuçlara bakarken ben daha manevi değerlerle ilgileniyorum. Mesela, neşelendiriyor mu? | TED | حيث الاخرون ربما ينظرون لنتائج قابلة للقياس صرت اميل بشكل كبير للصفات الغير ملموسة اتساءل مثلا هل تجلب البهجة؟ |
Bu üçünde ölçülebilir gölgeler var. | Open Subtitles | الآن، هذه الثلاثة لها ظلال شمسية قابلة للقياس. |
Bu müziğin beyin faaliyetleri üzerinde ölçülebilir tepkiler ortaya çıkardığını belgeliyor. | Open Subtitles | لقم تم بالفعل التوثيق بأن الموسيقى تحدث ردود فعل قابلة للقياس في الأنشطة الدماغية |
O '' Bu yaşam belirtisi gösteren ölçülebilir bir fenomen. | TED | فقال,"أي ظاهرة قابلة للقياس تُمكننا من تحديد وُجود الحياة." |
ölçülebilir ve doğrulanabilirdir. | TED | قابلة للقياس ويمكن التحقق منها. |
Kırk Meyve Ağacı için kırk sayısını seçtim çünkü Batı boyunca bu sayı, ölçülebilir veya sonsuz olarak görülmez ama saymakla da bitmez, | TED | قررت اختيار الرقم 40 لشجرة الـ 40 فاكهة لأنه موجود في الديانة الغربية ليس على أنه دستة قابلة للقياس الكمي أو على أنه غير محدود لكن على أنه رقم غير قابل للعد. |
Değişiklikler ölçülebilir bir reaksiyon verdi. | Open Subtitles | ومن ثمّ التغييرات... وجدت تأثيرات قابلة للقياس. |
Mikroskopla bile göremeyeceğimiz kadar küçük olan bu parçacıklar sadece olasılık olarak mı ölçülebilir? | Open Subtitles | هذه الجسيمات، أصغر مما يمكن أن ترى حتى مع المجهر قابلة للقياس فقط باعتبارها... |
Bunların hepsi ölçülebilir. | TED | كل هذه الأشياء قابلة للقياس. |
Bir çeşit. Sonra da onu ölçülebilir ve kontrol edilebilir bir hale getirmek. | Open Subtitles | ثم تكبير هذا الشيء الصغير إلى شيء يمكن قياسه |
Ve bu paradoksu görmeyi ve hatta anlam vermemizi zorlaştıran şey nicelleştirme önyargısı olarak adlandırdığım ölçülemez olan yerine ölçülebilir olan şeye değer biçme bilinç dışı inancıdır. | TED | وما يجعل من الصعب رؤية هذه المفارقة وحتي يركز انتباهنا عليه هو أن لدينا ما أُسميه الانحياز الكمي، وهوالاعتقاد اللاإرادي بتصديق ما يمكن قياسه عن ما لا يمكن قياسه. |
ancak inanç ölçülebilir bir şey değil | TED | ولكن الإيمان لا يمكن قياسه |
Mikroskopla bile göremeyeceğimiz kadar küçük olan bu parçacıklar sadece olasılık olarak mı ölçülebilir? | Open Subtitles | حتى بالمجهر تقاس فقط كأحتمالات |