Hayır ölü değil.. Bilinci tamamen yerinde ama konuşamıyor. | Open Subtitles | -لا إنه ليس ميتاً إنه غائب عن الوعي ولا يستطيع الكلام |
- ölü değil - Bones, susar mısın lütfen? | Open Subtitles | ليست ميتة , عظام رجاءاً هل صمتي قليلاً ؟ |
Ya da en azından henüz ölü değil. | Open Subtitles | أو ، كما تعلمين ، ليس ميت بعد الان؟ |
Hanımefendi, resmi olarak eşiniz ölü değil. Dedim ya size. | Open Subtitles | سيدتى ، إنه لم يمت بصفة رسمية لقد قلت لك ذلك من قبل |
Benim için, o ölü değil, Joh Fredersen, benim için, o yaşıyor! | Open Subtitles | إنها لم تمت بالنسبة لي يا جوه فريدريسن . إنها حية بالنسبة لي |
Ölü ama ölü değil. Bir amaç için aramızda. | Open Subtitles | ميت ولكن ليس بميت يتتبعنا لغرض ما لا أفهمه بعد |
Nasıl bilebiliriz zaten ölü değil mi? | Open Subtitles | كيف لنا أن نعرفَ أنَّه ليس ميتاً سلفاً |
Çünkü Cameron tam ölü değil. | Open Subtitles | هذا لإن كاميرون ليس ميتاً حقاً |
Hayır, ölü değil, dinleniyor. | Open Subtitles | كلا, أنه ليس ميتاً أنه يرتاح |
Kopmuş bir kafa var ve o da pek ölü değil. | Open Subtitles | أَري رأس مقطوعَ و لكنها ليست ميتة كليا أيضا |
Onun uyuşturuculardan kullanmadığını biliyoruz çünkü ölü değil. | Open Subtitles | جيد، ونحن نعلم انها لم تأخذ تلك العقاقير لأنها ليست ميتة. |
Şu dakikada kız ölü değil. | Open Subtitles | في هذه الحظة هي ليست ميتة |
Sadece ölü değil, Duncan. | Open Subtitles | ليس ميت بالضبط, دانكن |
Şey, tam olarak ölü değil. | Open Subtitles | إنه ليس ميت بالضبط |
Ne? Bu adam ölü değil. Beyin taraması sinyal verdi. | Open Subtitles | هذا الرجل لم يمت بعد مسح المخ أعطى إشارة. |
Adam nihayetinde ölü değil ya, kendine asılan kıza dayanamamış. | Open Subtitles | هو لم يمت بعد بالتأكيد هو سيسعى لفتاة جميله والتي تحاول مغازلته |
Bu yeterince zor ama sadece ölü değil aynı zamanda da bir pislik olduğunu hayal et. | Open Subtitles | هذا صعب كفاية لكن تخيل ذلك أنت لم تمت فقط بل كنت حثالة في المُعسكر |
- ama yeterince ölü değil. - Biraz minnettarlık göstermelisin. | Open Subtitles | ... لم تمت كفاية بالنسبة لي عليك ان تعطيني بعض الامتنان |
Bize yaşayan bir zanlı lazım, ölü değil. | Open Subtitles | إننا بحاجة إلى مشتبه به حي ليس بميت |
Düz çizgiyi gördük ama şu anda ölü değil. | Open Subtitles | لقد رأينا الخط المستقيم في جهاز تخطيط القلب و هي ليست ميّتة |
bir süreliğine. Bu şunu kanıtlıyor: Ölüm Vadisi ölü değil. | TED | لفترة. وما أثبتته كان أن وادي الموات ليس ميتا. |
- Şu anda ölü değil. | Open Subtitles | إنه ليس ميتًا الآن |
Cenazeyi durdurun! Quagmire gerçekten ölü değil. | Open Subtitles | ليس طبقاً للأوراق أمامي |
Ayağım ölü değil. Sadece uyuyor. | Open Subtitles | هذه القدم خدرة وليست ميتة |
Biliyor musun, haklısın. Sorun şu ki bunlar ölü değil. | Open Subtitles | أنتِ محقة المشكلة هذه أنهم ليسوا موتى |
Pennsatucky ölü değil ki. | Open Subtitles | بينساتوكي ليست ميته |
ölü değil. Dokun, hâlâ sıcak. | Open Subtitles | إنه ليس ميتاَ أشعر به ما يزال دافئاَ |
Öldü ama şu an bir ölü değil. | Open Subtitles | لقد ماتت، وهي ليست بميتة الآن. |