Sözünü eri olmak hiçbir şekilde önceliğe sahip değil yani. | Open Subtitles | وكلمتك ليس لها أولوية على الإطلاق على ما يبدو |
- Yakmış olsaydım bile Tanrı'nın yasası gereği oğlu, kızından çok daha fazla önceliğe sahip olacaktır. | Open Subtitles | حتى إن فعلت، سيكون للابن أولوية طبيعية على الابنة وفق قانون القدير |
Auschwitz'teki yaşam, dehşet verici bir şekilde sert olmakla birlikte kamp, Nazi planlarındaki ilk önceliğe henüz sahip değildi. | Open Subtitles | كحياة بالعنف الفظيع مثل "التى كانت في "آوشفيتس المعسكر نفسه لم يكن رغم ذلك أولوية رئيسية في المخطط النازي للأشياء |
Ve tek başına bu iddia ile söz konusu Goa'uld önceliğe sahiptir. | Open Subtitles | وبتلك الحجّة لوحدها الجوؤولد لدية الأولوية |
Savaştayız. Askeriye, önceliğe sahiptir. | Open Subtitles | نحن بحالة حرب وإحتياجات الجيش لها الأولوية |
Ama adamların eşsiz mallarda önceliğe sahip olacak. | Open Subtitles | لكن، رجالك لهم الأولوية في الأشياء المميزة. |
Durumun en yüksek önceliğe sahip olduğunu biliyor. | Open Subtitles | إنه يعرف أنها أولوية قصوى |
Görünüyor ki yüksek önceliğe sahip yerlerden biri değil. | Open Subtitles | من الواضح ، أنها ليست أولوية |
Vatandaşların tahliyesini ilk önceliğe alın! | Open Subtitles | إخلاء سكان يحصل على الأولوية القصوى! |
Tüm Android'ler temel önceliğe göre dolmaktalar. | Open Subtitles | شحن الآليين له الأولوية. |