Bir, topluluğun önemine dair yenilenmiş bir inanç, ve arkadaş ve komşunun gerçekten yeniden tanımlanması. | TED | الأول، وهو الاعتقاد المتجدد في أهمية المجتمع، وإعادة تعريف ماذا يعني الصديق والجار حقا. |
Biz bağırsaklarımızda yer edinen gariplikleri yeni yeni keşfederken mikrobiyomların sağlıklı sindirimdeki önemine dair bir fikir edinebiliyoruz. | TED | بينما نبدأ في استكشاف البرية الشاسعة داخل الأمعاء حصلنا بالفعل على لمحة عن مدى أهمية الميكروبيوم لصحة الهضم. |
(LISTSERV) Bu şekilde akademi dünyası dışındaki insanlara orman tepe örtüsünün önemine, güzelliğine, el değmemiş tepe örtülerinin gerekliliğine dair bilgiyi yaymaya çalışıyoruz. | TED | ولذا فإننا نحاول أن نشر المعلومات عن أهمية المظلة، جمال المظلة، ضرورة وجود المظلات السليمة، للناس من خارج الأكاديمية. |
Dikkatli bakarsanız, keşif sürecindeki İrlanda kahvelerinin önemine dair ilk akademik teyit olduğunu görebilirsiniz. | TED | وستلاحظون إن نظرتم بإمعان، أن هذا هو أول اعتراف أكاديمي بأهمية القهوة الأيرلندية في عملية الاكتشاف. |
Öyleyse şuna ne dersin? Müziğin önemine vurgu yaparız ondan sonra da ben konu hakkında bir hikâye falan anlatırım. | Open Subtitles | أعتقد أنه علي البدء بإخبارهم بأهمية الموسيقى |
Risk altındaki nüfuslara ilişkin diğer çalışmalar da beni oyun oynamanın önemine karşı duyarlılaştırdı, ancak bu önemin ne olduğunu tam olarak anlayamıyordum. | TED | و في درسات أخرى عن سكان عرضة للخطر تنبهت إلى أهمية اللعب, لكنني لم أفهم حقا ماذا كان ذلك. |
Tamam, okyanusların önemine dair bir diğer açıdan konuşalım. | TED | حسنا, لنتحدث عن وجهة نظر أخرى عن أهمية المحيطات |
Bu ön yargılarla mücadele etmek için çalışmalarımda dünyanın farklı yerlerinden güzellikleri toplayarak ve onları sanatımla birleştirerek ayrımcılıkla savaşın önemine dair hikâyeler yaratıyorum. | TED | لدحض هذه التحيزات، يستمد عملي الجمال من مختلف بقاع العالم ويسرد قصصا حول أهمية الدفاع عن الشمولية. |
Mantığın belirgin sınırları olduğunu göstermişse de hala, akılcı ve mantıklı olanın önemine o kadar bağımlıydı ki, en önemli her neyse, canını dişine takmış biçimde mantıkla ıspatlamayı isterdi. | Open Subtitles | رغم أنه أظهر أن المنطق له بعض القيود، مازال منجذباً إلى ذلك، إلى أهمية العقلاني والمنطقي، |
Eğer altyapının önemine inanıyorsanız "Ülke 1 Çin olmalı" dersiniz. | TED | فإذا كنتم من مؤيدي نظرية أهمية البنى التحتية, عليه ستكون إجابتكم, "أن الدولة رقم 1 لا محالة هي الصين. |
Eğer yarının çiftçilerine ilham vermek istiyorsak o zaman tüm okullara şunu söyleyelim: "Çevrenin, yerel gıdanın ve toprakların önemine dair amaçsal bir farkındalık yaratın. | TED | إذا كنا نريد أن نلهم المزارعين في المستقبل، رجاء دعونا نقول لكل مدرسة، أن تخلق احساسا ساميا حول أهمية البيئة، والأغذية المحلية والتربة. |
Uzun zaman boyunca Japonlar ciddi görünmenin önemine inandılar. | Open Subtitles | لزمن طويل أكد اليابانيون على أهمية |
Marren'ın iş yerinde kadın çalıştırmanın önemine dair bir konuşma bu. | Open Subtitles | ذلك خطاب كتبته (مارين) عن أهمية ترابط الإناث في مكان العمل |
O da bir başka dâhi tasarım vizyoneri ve tasarım aktivistiydi. Kendisi sürdürülebilir bir toplum tasarlamaya öylesine ileri görüşlü bir şekilde bağlıydı ki, tasarımda çevreciliğin önemine 1920'lerde değinmeye başlamıştı. | TED | كان مصمماَ آخراَ لامعاَ في التصميم التخيلي وتصميم الأحداث، إذ أنه التزم التزاماً كاملاً بتصميم المجتمع المستدام كطريقة للتفكير المتقدم حيث أنه بدأ بالتحدث عن أهمية حماية البيئة في التصميم في عشرينيات القرن الماضي. |
Problemin önemine bakınca bunun çok bilgece olduğunu düşünmüyorum. ama işte şimdi bu jeomühendislik tartışması sürüyor, eğer olaylar hızlı gelişirse diye ya da bu buluş beklediğimizden daha yavaş giderser diye bunu arka cepte mi tutmalı? | TED | أنا لست متأكد بأن ذلك يعتبر حكمة ، باعتبار أهمية المشكلة، لكن يوجد الآن نقاش هندسة الأرض حول، هل ينبغي أن يكون ذلك قي خلفية الدعم في حالة حدوث الأشياء بصورة أسرع ، أم أن هذا الإبتكار يسير أبطأ عن المتوقع. |
Mekke'nin önemine bakılmaksızın, Hz. | Open Subtitles | اى كانت أهمية مكة مشاركة محمد |
Psikolojinin bir sorunu bu özneler arasılığa - ya da dünyaya yardıma muhtaç gelen ve birbirlerine çok fazla ihtiyaç duyan insanlar için sosyal beynin önemine - bakmak yerine onlar daha çok kişinin kendine ve özgüvenine odaklandılar, kendi-diğere değil. | TED | إحدى المشاكل الموجودة لدى علم النفس هي أنه بدلاً من النظر في الأنا المتبادل -- أو أهمية الذكاء الاجتماعي للبشر الذين يأتون إلى العالم عاجزون وبحاجة الى بعضهم بشكل كبير -- هو أنهم يركزون بدلاً من ذلك على الذات واحترام الذات ، وليس ذات الأخر . |
Senin önemine yakışır biçimde davranılacaktın. | Open Subtitles | لقد كنت في أن يعامل بطريقة يليق بأهمية الخاص بك. |
Onu görevinizin önemine ikna edeyim ve size getireyim. | Open Subtitles | سأقنعه بأهمية مهمتكما لا أكثر وثم سآتيكما به إلى هنا |
Unutmayalım, bizim öz farkındalık mucizelerinin ortak yönü yoktu sadece öz farkındalığın önemine inanıyorlar ve bunu gün be gün geliştirmeye kararlılardı. | TED | تذكّروا أن أحاديات القرن الخاصة ببحثنا لم يكن بينها أي عامل مشترك غير الإيمان بأهمية الوعي الذاتي والالتزام اليومي بتطويره. |